Mimar ve koleksiyoner Selma Aygün, koleksiyonerliğinin sevdiği işleri izlemek, birlikte yaşamak amaçlı başladığını söylüyor. Aygün ile sanat ile tanıştığı ilk yıllardan takip ettiği sanatçılara, gelecek projelerinden genç koleksiyonerlere tavsiyelerine pek çok konu hakkında sohbet ettik.
Röportaj: Burcu Dimili
Sanata dair hatırladığınız ilk anınız nedir? Sanatla nasıl tanıştınız?
Çocukluğumdan beri sanata ilgim hep olmuştur. İlkokuldayken resim yeteneğim öğretmenimizin dikkatini çekmiş, aileme mutlaka güzel sanatlar eğitimi almamı önermişti. Lisedeyken, minyatür ve Türk süsleme sanatına merakım nedeniyle, boş zamanlarımda Profesör Süheyl Ünver’in kurmuş olduğu Tıp Tarihi Enstitüsü’nde minyatür ve süsleme çalışmaları yapıyordum.
Mimarlık eğitimim sırasında ise Altan Gürman’ın öğrencisi olma ayrıcalığını yaşadım. Kendisi güncel sanatı bizlere tanıştıran çok önemli bir öncü olup, her şeyin öncelikle bağlamını sorgulamanın gerekliliğini önerirdi. Gençlik yıllarımda hafta sonları, müze, sahaflar çarşısı, kütüphane ve antikacıları gezip görme, bazı objeleri toplama alışkanlığım vardı. Daha sonraları 80’lerde ise bazı banka galerilerinin ve özel galerilerin varlık göstermesiyle, bu galerilerdeki sergileri gezmeye başladım. İlk olarak 1987’de gerçekleştirilen İstanbul Bienali’nden çok etkilenmiştim. Tarihi mekânlarda sergilenen günümüz sanatçılarının çağdaş işleri farklılık yaratmıştı. İleriki yıllarda bienal, bu tür mekânlar yerine (turistik mekânlar olduğu için) daha çok kamusal alanlarda gerçekleştirildiyse de ilk bienal hafızamda yer etti.
Mimarlık eğitimi, yaşama dair birçok pratiği deneyimleten, fonksiyon ve çözüm ürettiren bir eğitimdir. Akademide “Temel Sanat Eğitimi” bölümünün kurucusu da zaten Altan Gürman’dı ve güncel, kavramsal sanat ile bu eğitim sırasında karşılaştık. Doksanlı yılların başında da Mehmet Güleryüz’ün Bilsak’taki resim grubuyla bir süre çalışmışlığım oldu. Benim için çok değerli bir süreçti. Aynı mekânda, Canan Beykal ile gerçekleştirilen sanat seminerlerine de katılırdım.
Ayrıca Resim Heykel Müzeleri Derneği’nde Yönetim Kurulu Üyeliğim nedeniyle, derneğin bazı sanat aktiviteleri süreçlerinde grup olarak paylaşımlarımız oldu. SPOT ise çok keyifle seminerlerine katıldığım harika bir sanat inisiyatifi. Pandemi sürecinde de Zoom toplantılarımızla, sanat sohbetlerimizi gerçekleştirmeyi sürdürdük.
“Sanatseverliğim, sanat izleyiciliğim, sanat eseri alımımdan daha yoğun oldu”
Koleksiyonerlik serüveniniz ne zaman ve nasıl başladı?
Sanat alımı yapmak benim için bir koleksiyon oluşturmaktan daha çok sevdiğim işleri izlemek, birlikte yaşamak amaçlı başladı. Sanatseverliğim, sanat izleyiciliğim, sanat eseri alımımdan daha yoğun oldu diyebilirim. Biraz önce de bahsettiğim gibi sanatla ilgili uğraşlarıma lise, üniversite yıllarında gezip, görüp, sanat kitaplarını inceleyerek, küçük objeler alıp biriktirerek başladım. Ama bir koleksiyoner olmak, bunun için antolojik veya tematik bir koleksiyon yapmak amacıyla yola çıkmadım, zamanla tutkuya dönüşen kendiliğinden oluşan bir birikim gerçekleşti diyebilirim.
İlk aldığınız eser hangisiydi? Eserde sizi yakalayan şey neydi?
İlk olarak 80’li yılların başında, Mustafa Aslıer’in bir işini almıştım. “Marmaralı Kenan” isimli,hayvan ve insan figürleriyle anlatılmış bir işti.
Koleksiyonerliğinizin arkasındaki ana motivasyon nedir? Koleksiyonunuzu oluştururken ve eser alırken nelere dikkat ediyorsunuz?
Eserle ilk karşılaştığımda bende yarattığı duygu önemli tabii ki ama her zaman çabuk karar veremeyebiliyorum. Bazen eseri sergiden çok sonra, hâlâ müsaitliği varsa alırım. Bazı eserleri de fuar veya müzayede evlerinden alıyorum. Herhangi bir tema oluşturma amacıyla olmasa bile zamanla alınan işler benzer trend ve dile uygun seçimler olabiliyor. Örneğin, son birkaç yıldır monokrom işlere ilgim yoğunlaştı diyebilirim. Çok keskin kriterlerim olmasa da tabii ki sanatçının üretkenliği, özgünlüğü, çalıştığı galeri gibi özellikleri barındırması kaçınılmaz.
“Sevdiğim bazı sanatçıların, bütçeme de uygun işlerinden oluşan, samimi bir seçkim var”
Koleksiyonunuzda kaç eser yer alıyor? Seçkinizde hangi isimler var? Eserlerin dağılımı evin bölümlerine göre nasıl konumlanıyor? Örneğin salonunuzda, çalışma odanızda, yatak odanızda ya da çocuk odalarınızda hangi eserler yer alıyor?
Koleksiyonun, yüzlerce eserden oluşmadığını ama ilgimi çeken, sevdiğim bazı sanatçıların, bütçeme de uygun işlerinden oluşan, samimi bir seçkim olduğunu söylesem daha iyi olur. 🙂
Eserler, giriş ve üst kat salonları ile koridorlarda yer alıyor. Misafir yatak odamızda da birkaç eser bulunuyor. Benim kendi üretimim olan, resim ve heykelleri de evimin bir bölümünde oluşturduğum atölyemde ve evde sergiliyorum.
Bu eserlerden sizin için özel bir hikâyesi olan varsa anlatabilir misiniz?
Ali Arif Ersen, analog makina ile çalışan bir sanatçı ancak kendisi locked-in hastalığı nedeniyle yıllardır, yatağa bağımlı olarak yaşıyordu. Kendisini websitesinden takip eden ve analog bir makina ihtiyacı olan bir öğrenciye verdiği makinenin içinde yıllarca kalmış, bayatlamış makaradan, umulmadık müthiş işler çıkıyor ve Milli Reasürans Galeri’de sergileniyor. “Son Makara” adlı bu sergiden ben de bir fotoğraf almıştım, ayrı bir değeri var benim için. Sanatçı, hâlen, kendisi için geliştirilmiş bir cihazla, konuşma yetisi olmadığı hâlde, gözleriyle iletişim kurabiliyor, hatta ITU radyosunda program bile yapabiliyordu. Olağanüstü bir yaşam çabasıydı ve beni çok etkilemişti. Maalesef sanatçı aramızdan ayrıldı.
“Herhangi bir eserde tek bir anlama, okumaya kilitlenmiyorum”
Koleksiyonunuzu özetlemeniz gerekse nasıl anlatırdınız? Topladığınız belirli bir sanat türü var mı?
İlk alımlarım Şeref Akdik, Eşref Üren, Nuri İyem, Ferruh Başağa, Hakki Anli, Burhan Doğançay, Fahrünnisa Zeyd, Zeki Faik İzer, Naci Kalmukoğlu, Hüseyin Bilişik, Ergin İnan, Cihat Burak, Mustafa Ata gibi sanatçıların, eserlerinden oluşmaktaydı. 90’ların sonu 2000’li yıllardan beri ise günümüz sanatçılarını takip etmekteyim. Hâlen sergilediğim eserler arasında Alp Sime, Esra Özdoğan, Ali Arif Ersen, Ali İbrahim Öcal, Ekin Saçlıoğlu, Sibel Kocakaya, Magda Szplt, Lee Yanor, Ali Bilge Akkaya, AES+F, Görkem Dikel, Dağhan Yürürler, Engin Konuklu, Çağlar Öztürk, Mihriban Mirap, Abdulnasser Gharem, Banu Bilecikligil, Tunca Subaşı, Özdemir Altan, Abdurrahman Öztoprak, Mehmet Gün, Kemal Önsoy, Evrim Kılıç, Hüseyin Gezer, Ünal Bostancı, Mehmet Güleryüz, Marco Veronese, Ece Ağırtmış, Ferhat Salman, Tolga Akmermer gibi çağdaş ve güncel, yerli ve yabancı sanatçıların resim, heykel, fotoğraf gibi farklı pratiklerinden, birbiriyle benzer dili konuşan veya konuşmayan, estetiği veya kavramsallığı öne çıkan, tuval, kâğıt, ahşap, bronz, polyester gibi farklı medyumlarda üretilmiş işleri yer alıyor. Aralarında benzer düşünsel boyutu olanlar da var, estetik değerleriyle öne çıkanlar da. Zaten herhangi bir eserde tek bir anlama, okumaya kilitlenmiyorum, aynı eser bana farklı duyumsamalar da iletebiliyor ki günümüz sanat dinamiği de bu algı ve bağlamı sorgulatmakta.
Evinizde sergilediğiniz eserlerin yerini sık sık değiştiriyor musunuz? Aldığınız eserlerle ne kadar süre birlikte yaşıyorsunuz ve ne sıklıkla ev-depo ya da odalar arası yerini değiştiriyorsunuz?
Evet, bazen değiştirdiğim oluyor. Yeni bir eser geldiğinde veya tema, ölçü uygunluğu açısından gerektiğinde değişiklik yapabiliyorum. Özellikle heykellerin, küçük objelerin yerini sıklıkla değiştirebiliyorum.
“Sanat önemli bir sosyalleşme ortamı yaratıyor”
Koleksiyonunuzu oluştururken profesyonel destek alıyor musunuz? Ya da yakın çevrenizde görüşlerine saygı duyduğunuz, fikrini aldığınız birileri var mı?
Profesyonel destek almıyorum ama sürekli yerli yabancı sanat olaylarını takip ederim. Seçkilerini izlemekten keyif aldığım koleksiyoner dostlarımla sanat sohbetleri, paylaşımları yapmak çok keyif veriyor. Zaten, sanat önemli bir sosyalleşme ortamı da yaratıyor. Örneğin, özellikle yurt dışı fuarlarında tanışıp dost olduğumuz bazı sanatsever, koleksiyoner dostlarımızla zaman zaman görüşüyoruz. Öyle ki 10 yıl kadar önce, Viyana Art Fair’de tanıştığımız Moskovalı koleksiyoner bir çift dostumuz, pandemi öncesi 50’nci yaş gününü, dünyanın birçok yerinden gelen 50-60 misafirleriyle, organizasyonunu birlikte yaptığımız harika bir partiyle İstanbul’da kutladı. Misafirler, üç gün üç gece boyunca birçok müze ve sanat ortamını gezdiler, İstanbul’a hayranlık duyarak harika hatıralarla ayrıldılar.
Satın aldığınız sanat eserlerini nereden buluyorsunuz ve hangi eserleri alacağınıza nasıl karar veriyorsunuz?
Genellikle galeri ve müzayede evlerinden alırım. Karar verme konusunda ise bazen ilk görüşte, bazen de bir süre takip ettiğim, izlediğim, araştırdığım bir sanatçının ilgimi çeken, aklımda kalmış bir işine müzayedelerde rastladığımda aldığım oluyor. Eğer sanatçının herhangi bir galeri bağlantısı yoksa, kendisinden de direkt alım yapabiliyorum.
Hangi galerileri, fuarları ya da platformları takip ediyorsunuz?
Yerli ve yabancı birçok galeriyi takip ediyorum. Galeri Nev, Galerist, Pilevneli, Öktem Aykut, Kerimcan Güleryüz, The Pill, Sanatorium, x-ist, Arton, Mixer, Pi Artworks, Artsümer, Dirimart.
Yabancı galerilerden bazıları: Pace Gallery, Kasmin Gallery, Levy Gorvy, Whitecube, Zemack, Keny Schratcher, Almine Rech, Hyperallergic, Artsy, The Art Georgeous, Artnetwork, Artemagazine, Artforum, Larry’s List.
SPOT Projects, Saha, BASE, MAMUT, Aksanat, Contemporary Istanbul, IKSV, Pera Müzesi, SALT, EElgiz Müzesi,Art50net, Arter, border_less…
ArtBasel, Frieze, Tefaf, Arco Madrid, Venedik Bienali, Armory Show, Photo London gibi fuarların bazılarını seyrek de olsa ziyaret ediyorum veya online izlenebiliyor da. Bu yıl ilk defa Cape Town Art Fair’e gitmeyi planlıyorum.
Dijitalleşme koleksiyonerlik anlayışınızı değiştirdi mi? Bir eseri online mecrada görüp alım yapıyor musunuz?
Dijitalleşme tabii ki birçok mecrayı değiştirdiği gibi, sanat dinamiğine de hızlı bir değişim getirdi. Bu hızlı ivme nereye varacak, gelecekte nelere tanık olacağız, gerçekten düşündürücü. Evet, sık olmasa da online alımlar yapıyorum ama genellikle işlerini bildiğim, daha önce eserleriyle fiziksel olarak karşılaştığım bazı sanatçıların işlerini almaya cesaret edebiliyorum.
Eserin ardındaki sanatçıyla tanışmak sizin için ne kadar önemli?
Sanatçıyla tanışmak, işinin hikâyesini kendisinden dinlemek, tabii ki tercih ettiğim bir durum, ama her zaman mümkün olmayabiliyor da. Özellikle sanatçı atölyesi ziyaretlerinde, sanatçının üretim mekânını görmek de çok keyifli.
Koleksiyonerliğe başladığınızdan beri zevkleriniz nasıl değişti? Sanat bilginiz nasıl gelişti ve güçlendi? Ayrıca o dönemden şimdiye sanat dünyasında nelerin değiştiğini düşünüyorsunuz?
Sanat bilgimi geliştirmeye çok önem veriyorum. Sürekli okumak, takip etmek gerekiyor, çünkü her şeyde olduğu gibi sanatta da çok hızlı bir evrim yaşanıyor. Bilgileri, değişimleri güncellemek gerekiyor. Yeni trendlerle, farklı disiplinler deneyimleyen sanatçıların özgün, farklı işleriyle, özellikle ironi, sosyal, politik eleştiriler barındıran, farkındalık yaratan çarpıcı işlerle karşılaşmak çok heyecan verici. Seçki de bu dinamizme göre şekilleniyor. Zevk ve haz alma duyusunu zamanla geliştirilen bilinçle senkronize ederek, belirlenen temalar veya benzer dil ile üretim yapan sanatçıların işlerinden oluşturulan koleksiyonlar daha gerçek ve anlamlı oluyor. Zamanımızdaki en önemli gelişme elbette ki sanal paylaşımlar, özellikle Instagram. Teknolojinin sunduğu imkânlar, özellikle, sanatçının üretim sürecini hem de sanat alımı tercihlerini etkiliyor. Binlerce üretim ve paylaşım imkânı içinde var olmak hiç kolay olmamalı. Diğer taraftan da tanınırlık açısından önemli bir araç IG. Dijital işlerin oldukça yoğunluk gösterdiği günümüzde, teknoloji bilincini, ilgisini, kendi özgün yaratımıyla birleştirip üreten sanatçılara oldukça ilgi var. Özellikle, NFT gibi bazı sanal sanat piyasası oluşumları, bazı koleksiyonerlerin ilgi odağında. Batıda, online satışlar çok ciddi bir yükselişte. Bizde de bazı online sitelerin, müzayede evlerinin özellikle pandemi döneminden kalan alışkanlıkla online satış yaptıklarının öğreniyoruz.
Son aldığınız eser bilgisini bizimle paylaşabilir misiniz? Bu eserde sizi yakalayan şey neydi?
Son olarak BASE sanatçılarından Tolga Akmermer’in bir işini almıştım. Sanatçı, gerçek fotoğraflara, üretilmiş malzemelerle müdahele ederek, geçmişte kalana farklı bir hafıza okuması öneriyor izleyiciye. Hem görselliği hem kurgulama biçimi ilgimi çekmişti.
Koleksiyonunuzu sergilediğiniz zamanlar oluyor mu, bu konuda görüşleriniz neler?
Henüz böyle bir sergileme olmadı.
Okuyuculara Kolekta üzerinden yakın takibe alınacak sanatçılar önermenizi istesek hangi isimleri söylersiniz?
Liste çok uzun olabilir, ama hemen aklıma gelen isimlerden; Aslı Cavuşoğlu, Sinem Dişli, Ali İbrahim Öcal, Alp Sime, Işıl Eğrikavuk, Onur Hastürk, Mahmut Celayir, Taner Ceylan, Ünal Bostancı, Esra Özdoğan, Gönül Nuhoğlu, Sibel Kocakaya, Ekin Saçlıoğlu, Gözde İlkin, Serkan Özkaya, Sinan Logie, Elmas Deniz, Nilbar Güreş, Çağlar Öztürk, Banu Birecikligil, Evrim Kılıç, İnci Furni, Elif Uras, Ali Elmaci, Nejat Satı, Nancy Atakan, Özlem Günyol&Mustafa Kunt, Hera Büyüktaşçıyan, Hande Şekerciler, Arda Yalkın gibi farklı dilleri ve pratikleri olan sanatçıları sayabilirim.
Son dönemde takip ettiğiniz sanatçılar kimler?
Ünal Bostancı, Yusuf Sevinçli, Elif Uras, Burcu Yağcıoğlu, Rasim Aksan, Nalan Yırtmaç, Ayça Telgeren, Yeşim Akdeniz, Erinç Seymen bazıları diyebilirim. Yabancılardan birkaç örnek verirsem, Nathaniel Mary Quinn, Chantal Joffe, Alexander Tinei, Christopher Wool, Genieve Figgis, Lucia Love.
Henüz hiç eser almamış birine ya da genç koleksiyonerlere tavsiyeleriniz ne olurdu?
Öncelikle, müzeleri, galerileri, sanat fuarlarını gezerek, bolca sanat eseri görmek gerekiyor.
Günümüzde sanat takipçisi olmak, online imkânlarla da yoğunluk kazandı. Çok fazla yayın ve kitap mevcut. Takip edilebilecek birçok yerli/yabancı platform bulunuyor. 2016 yılında sanatsever bir arkadaşımla, Sotheby’s Institute of Art’ın Paris’te düzenlemiş olduğu, kısa dönemli Contemporary Art in Paris konulu seminerlerine katılmıştık, birkaç gün içinde gerçekleştirilen çok kapsamlı bir seminerdi, birçok müze, galeri, özel koleksiyoner evleri ziyaret edildi. Bunun gibi örnekleri olan yerli, yabancı birçok platform var, bunlardan yararlanılabilir.
Küçük ölçülerde, bütçelerine uygun tuval işleri, özgün baskı, fotoğraf veya diğer dijital işleri alabilirler. Bilgi birikimlerini geliştirdikçe de belli bir tema veya disiplin seçerek, sizinki gibi, birçok sanat platformunu, inisiyatifini, sanat bloglarını, müze ve galerilerin, sanatçıların websayfalarını takip ederek, profesyonel danışmanlık servisi de alarak birikim yapabilirler. Batıda olduğu gibi, ülkemizde de bazı sanat inisiyatiflerinin, sanatseverlerden oluşan sivil toplum örgütlerinin veya kurumlarının gerçekleştirdiği, erişilebilir bütçeli sanat etkinlikleri, sergiler yapılıyor. Bu tür organizasyonlarda, genç ve geleceği parlak yetenekleri keşfedip, uygun bütçeli alımlar yapma olanağı da mevcut tabii ki. Ama öncelikle, kendi algı ve duygularına inanarak, bir eserde ne ve nasıl gördüklerini, ne anlam taşıdığını, bağlamını, düşünsel boyutunu da irdeleyerek karar vermelerini önerebilirim.
Piyasaya odaklanıp, ön kabullü, “eşimde dostumda, arkadaşımda da aynısı var bende de olmalı” mantığı ile alımlar seçimi kolaylaştırabilir ama herkes aynı sanatçıda yoğunlaşırsa da bazen suni ve geçici bir piyasa oluşabiliyor. Bunu da dikkate almak gerekir diye düşünüyorum. Ancak şunu da belirtmeliyim ki, eklektik bir koleksiyon da yapılabilir ama planlı, temalı bir koleksiyon yapma bilincini oluşturmak için, belirli bir konsept, benzerlik gösteren işler veya bir dönem, benzer pratikler veya medyum seçimi gibi kriterlere odaklanmak gerekebilir. Ayrıca genç sanatseverlerin, günümüz sanat üretimlerini, felsefe, psikoloji gibi pratiklerle de temsil eden kavramsal sanat konusunda da bilinçlerini geliştirmelerini öneririm. Zamanla, oluşan sanat eserini okuma, yorumlama pratiğini keşfetmek ayrı bir keyif veriyor izleyiciye.
“Hayat sanatla daha güzel”
Ayrıca yakın zamanlı başka projeleriniz varsa sizden dinlemek isteriz.
Bahsettiğim gibi kendim de sanat üretimi deneyimliyorum, atölyemde daha fazla çalışmayı hedefliyorum. Umut veren, farkındalık ve fark yaratan, genç sanatçıların işlerini takip etmeyi sürdürme heyecanımın hep var olmasını arzuluyorum.
Sanatseverlerin, yeni yeni koleksiyonerlerin oluşması çok sevindirici. Kolekta olarak sizlerin paylaşımlarınızla bu oluşumlara destek vermeniz, sanatçılar ve sanatseverler açısından çok değerli.
Hayat sanatla daha güzel.