Kına Demirel: “Koleksiyon yapmak biraz da insanın kendisiyle yüzleşmesi gibi”

Pazarlama dünyasında yer alan koleksiyoner Kına Demirel, yıllar içinde oluşan koleksiyonunun ana temasının “insan” olduğunu söylüyor. Farklı dijital ortamları kullanan sanatçıların eserleriyle ilgilendiğini ancak genellikle ilk tercihinin fotoğraftan yana olduğunu ekliyor. Demirel ile koleksiyonunun dinamikleri, takip ettiği sanatçılar, koleksiyonundaki eserlerin hikâyeleri üzerine konuştuk.

Röportaj: Burcu Dimili 

Eserler: Prince Gyasi, Omar Victor Diop, Julian Rosefeldt

Sanata dair hatırladığınız ilk anınız nedir? Sanatla nasıl tanıştınız?

Sanatın birçok dalını denemem için teşvik edildiğim bir ailede büyüdüm. İlkokul çağlarından başlayan piyano, ortaokul çağlarında koro çalışmaları, lise de ise tiyatro… Bunlar içinde tek yer almayan ise klasik anlamdaki resim oldu, sebebi ise acı bir şekilde ortaokul resim öğretmenimin benim çizdiğim bir resimle başka bir öğrencinin resmini tüm sınıfın önünde kıyaslayıp şevkimi kırmasıydı. Küçücük bir hareket benim plastik sanatlarla yıllarca ilgilenmeme engel de oldu. Ta ki üniversite yıllarında İngiltere’de okurken, Londra’da sanatsever bir arkadaşım beni sanat müzelerine götürene kadar. Bir gezimiz sırasında René Magritte’in bir eseri önünde durduk ve o sürrealist tablo beni inanılmaz etkiledi. O gün şuna karar verdim, resim yapamayabilirdim ama anlayabilir ve öğrenebilirdim. O günden itibaren ciddi bir sanatsever hâline gelmek için çaba göstermeye başladım.

Ahmet Polat, CANAN, Kate Eric, Yusuf Sevinçli
Ahmet Polat

Koleksiyonerlik serüveniniz ne zaman ve nasıl başladı?

Üniversite bittikten sonra Londra’dan İstanbul’a taşındım, burada kendimi sanat konusunda eğitmeye devam ettim. Daha çok fazla eser almamışken, Artam Müzayede Evi’nde Sanat Koleksiyonerliği üzerine bir eğitim aldım. Aldığım eğitimde herhangi bir koleksiyonun teması olması gerektiğinin bilgisi çok içselleştirdiğim bir konu oldu. O eğitimden birkaç yıl sonra eski eşim Daryo Beskinazi ile bir müzayedede Mustafa Horasan’ın “Albino Böceği” eserinin önünde tanıştık, kendisinin sanat bilgisi, koleksiyonerliği ve x-ist’in kurucusu olarak genç Türk çağdaş sanatçıları temsil etmesi sayesinde benim de koleksiyonerlik serüvenim başlamış oldu. Yıllar boyunca sanat dünyasının neredeyse tüm parçaları ile tanıştım; sanatçılar, sanat galerileri, sanat danışmanları, müzayede evleri ve müzeler… Yıllar içerisinde ise beni daha çok çeken sanat dalının fotoğraf olduğunu keşfettim. Başlangıçta moda fotoğrafçılarının eserlerini toplarken zaman içinde koleksiyonumda kendilerini fotoğrafla ifade eden çağdaş sanatçılar yer almaya başladı. Bundan sonrasında da fotoğraf ve dijital sanatın iyi eserleriyle koleksiyonumu geliştirmeyi düşünüyorum.

Murat Palta, Ahmet Polat

“Gerçekten severek aldığınız bir eser yıllar sonra bile size çok şey ifade edebilir” 

İlk aldığınız eser hangisiydi? Eserde sizi yakalayan şey neydi?

Profesyonel hayattan kazanıp elde ettiğim ilk birikimle aldığım ilk eser Nurullah Berk’in “Ayçiçekleri” baskısıydı. Çiçekleri her zaman çok sevmişimdir, hem onun etkisi hem de Nurullah Berk’in modern Türk sanatındaki önemi benim bu eseri seçmemdeki etken oldu. Hâlâ duvarımda asılı duran bu eser bana iki noktayı hatırlatıyor. İlki; sanat eseri almak için sanıldığı veya tahmin edildiği kadar çok büyük kaynaklara ihtiyacınız yok, az ve öz eser alarak insan sevdiği bir sanat seçkisi yaratabilir. İkincisi de gerçekten severek aldığınız bir eser yıllar sonra bile size çok şey ifade edebilir.

Soldan sağa Balkan Naci İslimyeli, CANAN

“Seçtiğim eserler kendimi yansıtmam açısından bir nevi benim hayat enstalasyonum” 

Koleksiyonunuzu özetlemeniz gerekse nasıl anlatırdınız? Topladığınız belirli bir sanat türü var mı?

Yıllar içinde oluşan koleksiyonuma bakınca ana temanın “insan” olduğunu görüyorum. İnsan ve insanın yaşadığı ortamla etkileşimi. Aslında koleksiyon yapmak biraz da insanın kendisiyle yüzleşmesi gibi. Zaman içinde aldığım her esere baktığımda o an hayatımda yaşadıklarım, düşündüklerim ve hissettiklerimin birer parçasını görüyorum. Belki kendi düşüncelerimi çizerek veya fotoğraf çekerek ifade edemiyorum ama seçtiğim eserler kendimi yansıtmam açısından bir nevi benim hayat enstalasyonum. Belki de bu yüzden seçtiğim eserlerde insan ön planda… Yıllar içinde baskıdan yağlı boyaya, seramikten heykele kadar birçok sanat eseriyle ilgilendim. Ama en sonunda çağdaş sanatın fotoğrafla ifade edilen kısmını en çok sevdiğime karar verdim. Koleksiyonumu da artık bu yönde geliştiriyorum. Farklı dijital ortamları kullanan sanatçıların eserleriyle de ilgileniyorum ama genellikle ilk tercihim fotoğraftan yana oluyor. Fotoğrafın netliği, dünyada yaşanan tüm kaotik ortamların içerisinde belki de beni rahatlatıyor. Dışarıdan baktığımızda sadece net bir fotoğrafik kare görsek de o imaj çekilene kadar sanatçının geçtiği aşamaları, düşünceleri, duyguları keşfetmek benim için çok keyifli bir yolculuk.

Nadide Akdeniz

Satın aldığınız sanat eserlerini nereden buluyorsunuz ve hangi eserleri alacağınıza nasıl karar veriyorsunuz?

Son 4-5 senedir kendimi sanat konusunda daha da geliştirmeye ve kendime özel bir koleksiyon oluşturmaya etkin vakit ayırmaya başladım. Bu yolculukta bilgimi geliştirecek eğitimleri almakla yola koyuldum. Örneğin fotoğraf koleksiyonculuğuyla ilgili olarak Sotheby’s Londra’da eğitim aldım. Ayrıca sevgili Melis Terzioğlu ile de çalışmaya başladım. Onun yönlendirmeleri benim için çok faydalı oldu. Öncelikle koleksiyonumu daha çok fotoğraf üzerinde uzmanlaştırmaya karar verdim. Sonra özellikle Melis’in yönlendirmesiyle hayal ettiğim sanatçıları, eserleri bulup kendime bir nevi “hayal ettiğim koleksiyon” kolajı çıkardım. Bunun gibi çalışmalar hangi yönde ilerleyeceğinize çok güzel yön veriyor ve daha doğru bir şekilde yol almanıza yardım ediyor.

Sanat eserlerini almaya karar vermeden önce çok araştırıyorum, sanatçısıyla ilgili kataloglar, varsa kitaplar, sosyal medya sayfalarına bakıyorum, birçok galeri geziyorum, sanat çevremdeki kişilerle görüşüyorum, olabildiğince fikir alışverişinde bulunuyorum.  Yıllar içerisinde özellikle 3 unsura bakarak eser aldığımı fark ettim.

Birincisi; eseri ilk gördüğümde hissettiğim duygu. Bir sanatçının potansiyeli yüksek diye, sevmediğim bir eseri asla almıyorum.

İkincisi; o eseri yaratırken sanatçının kendi anlattığı hikâyesi, sanatçının ve mümkünse o eserin geçmişi… Fotoğraf konusunda uzman Juliet Hacking buna eserin CV’si adını veriyor. O CV yani eserin yer aldığı sergiler, kataloglar, sanatçının yer aldığı müzeler ve koleksiyonlar ne kadar güçlü olursa, eser de bir o kadar önem kazanıyor.

Ve üçüncü nokta da eseri gördükten sonra eve döndüğümde hissettiğim duygu. Eve döndüğümde hâlâ eseri düşünüyorsam, sanatçının eseriyle ilgili güçlü bir hikâyesi varsa, sanatçının sanatıyla ilgili adım adım gelişimi bulunuyorsa, o eser benim için çok önemli bir hâle geliyor.

Bashir Borlakov

Koleksiyonunuzda kaç eser yer alıyor? Seçkinizde hangi isimler var? 

Koleksiyonumda 60‘dan fazla eser yer alıyor. Koleksiyonumun 3 bölümü olduğunu düşünüyorum. İlki baskıların yer aldığı ve benim sanat eseri toplamaya başladığımı ilk dönemi temsil ediyor. Nurullah Berk, Süleyman Saim Tekcan, Adnan Turani, Burhan Doğançay gibi sanatçılar bu bölümde yer alıyor. İkinci bölümde Türk modern ve çağdaş sanatçılarının eserleri yer alıyor; Neşe Erdok, Nuri Abaç, Abidin Dino, Hikmet Onat, Balkan Naci İslimyeli, Mustafa Horasan, Temür Köran, Kezban Arca Batıbeki, Canan, Ali Elmacı, Banu Birecikligil. Ancak son 5 senedir özellikle fotoğraf ve dijital ile uğraşan sanatçıların eserlerine yoğunlaşıyorum. Burada da Ansen, Ahmet Polat, Oddvitz, Norman Parkinson, Nazif Topçuoğlu, Michel Comte, Lale Tara, Lal Batman, Nejbir Erkol, Tolga Akbaş, Beyza Çoruh, Yusuf Sevinçli, Julian Rosefeldt, Prince Gyasi, Basim Magdy, Arda Yalkın ve Hande Şekerciler  (Ha:ar), Murat Palta, Bashir  Borlakov, Juno Calypso, Ali Taptık, Sinem Dişli, Du Zhengun gibi sanatçılar yer alıyor.

Kezban Arca Batıbeki

Bu eserlerden sizin için özel bir hikâyesi olan varsa anlatabilir misiniz? 

Koleksiyonumdaki her eserin benim için anlamı çok büyük ama bazılarının hikâyelerinin kendi hayat hikâyemin içerisinde daha fazla önemi oluyor. İlk aldığım eser Nurullah Berk’in “Ayçiçekleri”, eski eşimle önünde tanıştığım Mustafa Horasan’ın “Albino Böceği”, kızımın doğum hediyesi olan Canan’ın “Gülşah Savaşıyor” eseri ilk anda söyleyebildiklerim. Norman Parkinson’ın “Wenda & Ostriches” adlı moda fotoğrafı ile koleksiyonumun farklı bir evresine geçişim, fotoğraf koleksiyonculuğuyla ilgili bilgimi geliştirmek için Londra Sotheby’s’de aldığım eğitim sırasında sürekli bahsedilen Juno Calypso ile tesadüfen tanışmam, eserleri hakkında sohbet etme fırsatı bulmam benim için özel anlar. Pandemiden önce özellikle mekândan bağımsız olarak dijital sanatçıların kendilerini tanıtmasına fırsat vermek adına Open House ile birlikte ilk önce benim evimde sonra 2 farklı mekânda verdiğimiz sanat etkinleri aracılığıyla tanıştığım Lal Batman’ın ve Oddviz’in eserlerini koleksiyonuma dahil etmem benim için keyifli hikâyeler arasında yer alıyor.

Oddviz

Hangi galerileri, fuarları ya da platformları takip ediyorsunuz? 

Sanat eseri toplarken sanat ekosisteminin çok önemli olduğuna inanıyorum. Vaktimin kısıtlı olmasından dolayı çok iyi oluşturulmuş, detaylı kürate edilmiş tüm sanat etkinliklerin koleksiyonerler için vazgeçilmez olduğunu düşünüyorum. Bu kapsamda Türkiye’de Contemporary İstanbul’u mutlaka geziyorum. Genç sanatçıları takip etmek için Base ve Mamut’un çok değerli oluşumlar olduğunu düşünüyorum. 212 Photography Istanbul, PhotoLondon Fair ve Paris Photo takip ettiğim sergi ve fuarlar. Arter’in ve İstanbul Modern’in Türkiye’ye kattığı değeri çok önemli buluyorum. Birbirinden değerli birçok galerici dostum var, her birinin bu ekosisteme destek olmak için attıkları adımları çok anlamlı buluyorum. Özellikle çağdaş fotoğraf sergileri yaptıklarında ziyaret etmeye özen gösteriyorum.

Lale Tara

“Sanatçıya inanıyorsam ve eserini de beğeniyorsam online mecrada da görüp alıyorum” 

Dijitalleşme koleksiyonerlik anlayışınızı değiştirdi mi? Bir eseri online mecrada görüp alım yapıyor musunuz?

Son bir yıldır pandemiye rağmen İstanbul’da açık olan galerileri ve müzeleri ziyaret etmeye devam ettim. Ama bir eser ile ilgili ön araştırma için özellikle sosyal medyadaki sayfalar, web sayfalarındaki bilgiler benim için önemli birer kaynak. Sanatçıya inanıyorsam ve eserini de beğeniyorsam online mecrada da görüp alıyorum.

Dijitalleşme ile ilgili olarak çıkan farklı bir konuda tabii ki popüler olmaya başlayan dijital sanat ve NFT gibi konu başlıkları. Özellikle NFT konusunda süreci, eser üretenleri inceliyorum. Bir yorum yapmak için çok erken olduğunu düşünüyorum ama farklı platformlarda yer alan eserleri inceledikçe bir süre sonra bu teknolojiyi kullanarak eserlerini tescil ettirecek sanatçılar daha da artacaktır. Bu kapsamda Pak’ın Sotheby’s ile yaptığı müzayede ve ha:ar’ın SuperRare üzerinden sergilediği eserlerini ilgiyle takip ettim.

Ha:ar

“Sanatçının ağzından eserin hikâyesini dinlemek sizi bambaşka bir dünyaya götürüyor”

Eserin ardındaki sanatçıyla tanışmak sizin için ne kadar önemli? 

Eserin yaratıcısını tanımak ve onunla sohbet etmek bence çok keyifli bir süreç. Sanatçının ağzından eserin hikâyesini dinlemek sizi bambaşka bir dünyaya götürüyor ve her ne kadar sanat bilginiz olsa da sizi her seferinde o kadar şaşırtıyor ki bu duyguyu çok seviyorum. Fotoğraf bu anlamda tek bir net imaj olabilir ama eserin yaratıcısı o tek görseli çekene kadar hangi süreçlerden geçtiğini, neler yaşadığını anlattığında, çekilen o tek karenin bendeki anlamı daha da derinleşiyor. Türkiye’de genel olarak bir şeyleri arşivleme, anılarımızı yazma sıkıntısı var, aynı durum sanat ekosistemi için de geçerli. Keşke daha çok sanatçımız kendi hikâyesini anlatsa, tanışma fırsatımız olmasa bile kendileri, eserleri hakkında, geliştikleri ortamlarla ilgili daha fazla bilgi sahibi olabilsek.

Nazif Topçuoğlu

Okuyuculara Kolekta üzerinden yakın takibe alınacak sanatçılar önermenizi istesek hangi isimleri söylersiniz?

Sanatla ilgilenen bir kişinin olabildiğince çok görsel bakması, incelemesi gerekiyor. Bu yüzden Kolekta gibi platformları çok değerli buluyorum. Kolekta üzerinden özellikle Türk çağdaş sanatçılarını rahatlıkla takip edebiliyorum. Bu yüzden tek bir sanatçı yerine ara ara girip farklı farklı sanatçıları keşfetmeyi öneririm.

Oddviz, Elif Uras

Son aldığınız eser bilgisini bizimle paylaşabilir misiniz? Bu eserde sizi yakalayan şey neydi? 

Fotoğraf koleksiyonum açısından son zamanlarda özellikle Afrikalı sanatçılar ilgimi çekiyor. Nedenini düşündüğümde ortak noktanın, Afrikalı sanatçıların genel olarak eserlerinde gördüğüm “gurur izleri” olduğunu düşünüyorum. Gurur izleri bir de özellikle renklerin cesurca kullanımıyla birleşince çarpıcı eserler ortaya çıkıyor. Afrika sanatının yanında, Afrika sanatını yaymak için oradaki galerilerin, platformların yaptıkları ortak çalışmalar ve gösterdikleri efor da beni etkiliyor. Sanatçıları kadar galerilerini de merak ediyor ve araştırıyorum. Adım adım tüm kıtanın sanatını dünyaya nasıl yaydığını gözlemliyoruz. Koleksiyonuma bu anlamda Omar Victor Diop, Prince Gyasi ve uzun süredir takip ettiğim Basim Magdy’yi dahil etmek hoşuma gitti.

Beni etkileyen iki genç sanatçıyla yakın zamanda tanıştım: Tolga Akbaş ve Nejbir Erkol. Farklı şekilde tanışsam da ikisinin de temelinde Base İstanbul’da yer almaları bulunuyor. Hem tekniklerini hem de hikâyelerini ortaya koyuş biçimlerini beğeniyorum. Son olarak da her zaman beni yaptığı işlerle etkileyen Hande Şekerciler’in bir heykelini satın aldım. 

Soldan sağa Kate Eric, Hande Şekerçiler, Yusuf Sevinçli, Christopher Thomas
Basim Magdy

“Gör, anla, içselleştir” 

Henüz hiç eser almamış birine ya da genç koleksiyonerlere tavsiyeleriniz ne olurdu?

Hayatta iyi işler yapan her insanın yaptığını tavsiye etmek isterim; derslerine iyi çalışmalarını. Sanat eserine sahip olurken 3 prensibin var olduğuna inanıyorum: Gör, anla, içselleştir. Ne kadar çok eser görürseniz, galeri gezerseniz, eserlerin yaratıcılarıyla veya onları temsil edenlerle konuşup sanatçıyı anlarsanız bir de eserin size dokunan yönünü keşfederseniz, satın aldığınız eser de o kadar “siz” oluyorsunuz. İlk aldığınız eserin çok sevdiğiniz bir eser olma prensibine de ayrıca inanıyorum. Yıllar sonra bile baktığınızda aynı heyecanı hissetmek güzel bir duygu. Bu çerçevede Erling Kagge’nin “A Poor Collector’s Guide to Buying Great Art” kitabını da sanat eseri toplamak isteyen okuyucularınıza tavsiye edebilirim.

Ali Elmacı

Ayrıca yakın zamanlı başka projeleriniz varsa sizden dinlemek isteriz.

Daha sağlıklı günlere kavuştuğumuzda geçmişte organize ettiğimiz Open House etkinliklerine tekrar başlamayı çok arzu ediyorum. Bu etkinlikler sayesinde İstanbul’un ilginç mekânlarında, özellikle dijital sanatla ilgilenen sanatçıların eserlerini sergilemek mümkün olabilecek. Son zamanlarda keşfettiğim sanatçıları, beğendiğim sanat eserlerini sosyal medya hesaplarımdan daha çok paylaşmaya başladım. Paylaşımlar sayesinde aldığım yorumlardan özellikle sanat eserleriyle ilgilenmek isteyen birçok insan olduğunu ancak sanatı anlamak, öğrenmek ve keşfetmek için hangi adımları atmaları gerektiğini çok iyi bilmiyor olduklarını fark ettim. Bu eksikliği keşfettikçe belki ileride sanat ekosistemine yönelik daha fazla anlatmak, aktarmak yönünde adımlarım olabilir. Ama o an gelene kadar, gerçekten çok keyif aldığım sanat yolculuğumu ve koleksiyonumu adım adım geliştirmeye devam ediyor olacağım.

Sol Ahmet Polat, sağ Sinem Dişli
Cathleen Naundorf
Soldan sağa Du Zhenjun, Ansen
Soldan sağa Prince Gyasi, Omar Victor Diop, Julian Rosefeldt, Lal Batman
Norman Parkinson, Michel Comte, Norman Parkinson
Sitemize giriş yaparak kişisel verileriniz, site kullanımınızı analiz etmek, sosyal medya özellikleri ve reklamları kişiselleştirmek amacıyla çerezler aracılığıyla işlenmektedir. Detaylı bilgi için Çerez Politikası Metni’ni okuyabilirsiniz. Anladım butonuna tıklayarak açık rıza beyanında bulunmuş olursunuz.