‘Sanatı öyle seversiniz ki elinizdeki imkanları başka konular yerine oraya yönlendirmeyi tercih edersiniz. İmkanlarınız geniş veya kısıtlı fark etmez’ diyen Leyla Pekin, kendini koleksiyonerden ziyade ‘sanat seven bir kişi’ olarak adlandırmayı tercih ediyor. Aldığı eserlerin hepsinin evde kendisiyle beraber yaşadığını ve bunun kendisine büyük mutluluk verdiğini söyleyen Pekin ile koleksiyonu üzerine sohbet ettik.
Röportaj: İdil Bilge

Sanatla nasıl tanıştınız? Sanata dair hatırladığınız ilk anınız nedir?
Sanıyorum sanata ilk ciddi duyduğum ilgi üniversitedeki sanat tarihi dersi ve hocamla başladı. Amerika’da lisans eğitiminde aldığınız her dersi hakkıyla öğretirler. Her aldığınız dersi sevmeyebilirsiniz ama hocanız iyiyse o dersi size sevdirebilir ve ilginizi yönlendirebilir. Bende de öyle oldu ve o tarihe kadar müzelerde daha gelişi güzel bakmış olduğum her eseri başka gözle görmeye başladım.

Koleksiyonerlik serüveniniz ne zaman ve nasıl başladı?
Koleksiyonerlik serüveni…. Bu koleksiyonerlik kavramında bir statü anlamı var tüm dünyada. Dürüst olmak gerekirse hepimizin ruhunu okşayan, koleksiyoncuları diğer insanlardan ayıran garip bir statü seviyesi. Pek çoğumuz bu statüyü hak ediyor mu emin emin değilim ama ben kendimi sanat seven bir kişi olarak adlandırmayı galiba tercih ederim. Sanatı öyle seversiniz ki elinizdeki imkanları başka konular yerine oraya yönlendirmeyi tercih edersiniz. İmkanlarınız geniş veya kısıtlı fark etmez. Benim maceram artık eşimle beraber çalışmamaya kara verip kendimi boşlukta bulduğum bir zamanda başladı. Pek çok galerici ve sanatçı benim bu serüvenimde bana destek oldu, yollar açtı. Bu sayede yeni pek çok dost edindim ve hayatımı çok doldurdu.

İlk aldığınız eser hangisiydi? Eserde sizi yakalayan şey neydi?
İlk aldığım eserler Fahrelnissa Zeid ve Nuri İyem soyut resimleriydi. Soyut resim beni çok etkiliyordu. Ama sonrasında hemen hızlı bir kararla yaşamayan sanatçıların eserini almamaya ve yaşayan Türkiyeli sanatçılarla devam etmeye karar verdim. O sırada bir fuarda Galeri Nev İstanbul’un alanında baştan aşağıya kaplanmış İnci Eviner çalışmasını görüp öylece kaldığımı ve nefesimin kesildiğini hatırlıyorum. Sevgili Haldun Dostoğlu sayesinde sanıyorum ilk aldığım büyük eser İnci Eviner’dir.

Koleksiyonerliğinizin arkasındaki ana motivasyon nedir? Koleksiyonunuzu oluştururken ve eser alırken nelere dikkat ediyorsunuz?
Eser alırken galiba hiçbir şeye dikkat etmiyorum ki bu da beni koleksiyoner yapmıyor zaten! Sevmem önemli, galerisini, sanatçıyı da sevmem önemli. Sevdiğim bir sanatçı sevmediğim bir galeri tarafından temsil ediliyorsa o sanatçının eserini almam. Eserini duvarıma koyduğum kişiye de saygı duyuyor olmam lazım. Saygımı kaybetmişsem onu da bir kenara kaldırım ve yollarımı ayırırım. Hiçbir izlediğim yol iyi bir koleksiyoner tanımına uymuyor. Ama önce ruhum, sonra gözüm sonra da imkanlarımla karar veririm.

Koleksiyonunuzda yaklaşık kaç eser yer alıyor? Seçkinizde hangi isimler var?
Bugüne kadar kaç sanat eseri almışım rakam olarak bilmiyorum. Hatırı sayılır bir rakamdır ama sanki adetten çok içerik ve beni temsil etmesi daha önemli geliyor. Çok beğendiğim sanatçılar var, beğeneceğim işlerini kaçırmışım. Bir gün yine zamanı gelir karşıma çıkar, o gün beni hala aynı derecede heyecanlandırıyorsa satın alırım. Belki satış değeri artmıştır ama önemli değil, her zaman her şeyi en optimum zamanda yakalayamazsınız. Bizimle beraber yaşayan sanatçıların bir kısmını söyleyeyim ama bu konuda burada ismi geçmeyen, yazmayı unuttuğum çok sevdiğim pek başka sanatçı da olacak ve şimdiden suçluluk duymaya başladım bile.
İnci Eviner, Azade Köker, Yusuf Sevinçli, Gülsün Karamustafa, Volkan Aslan, Gözde İlkin, Deniz Gül, Güçlü Öztekin, Güneş Terkol, Füsun Onur, Kemal Seyhan, Leyla Gediz, Nazif Topçuoğlu ve daha ismini hemen hatırlayamadığım sanatçılarımız.

Bu eserlerden sizin için özel bir hikâyesi olan varsa anlatabilir misiniz?
Galiba Yıldız Moran. 2011 yılında Adriano Pedrosa’nın eş küratörlüğünü yaptığı bienalde gördüğüm fotoğrafa aşık oldum ve onu nereden bulacağımı araştırmaya başladım ama maalesef hiçbir bilgi bulamadım. Yani Pedrosa’ya da yazacak halim yoktu elbet (aslında şimdiki aklımla kesin yazarım), sonunda havlu attım ve vazgeçtim. Ne zamandı hatırlamıyorum ama bir arkadaşımla sabah yürüyüşündeyken neden bilmem laf Yıldız Moran’a geldi. Oğlu benim arkadaşım demez mi? O dakika havalara uçtum sanki oğlunun evine gittik ben fotoğrafı aldım duvara astım!!! Ama bu iletişim kurmama yardımcı oldu ve o zaman işleri arşivlemek; üretmek vs konularını düşünüyorlarmış. Ben de sevgili Moran’ıma kavuştum. Çok sonra Yıldız Hanım’a hak ettiği ilgi geldi, sergiler açıldı ve insanlar onu daha yakından tanıyabildi.

Koleksiyonunuzu özetlemeniz gerekse nasıl anlatırdınız? Topladığınız belirli bir sanat türü var mı?
Eskiden soyut resime ilgim çok daha fazlaydı. Şimdi gittikçe portreler hoşuma gidiyor. Ama eserlerin çoğu yaşayan sanatçıların. Fotoğraf, resim, heykel, kağıt ve tekstil işler, video, neredeyse her türlü medyum var. Ama genellikle siyah beyaz ve galiba kadın sanatçılar ağırlıkta. Bilinçli bir seçimle yaptığımı söyleyemeyeceğim ama minimal işleri genellikle daha çok seviyorum.



Evinizde sergilediğiniz eserlerin yerini sık sık değiştiriyor musunuz? Aldığınız eserlerle ne kadar süre birlikte yaşıyorsunuz ve ne sıklıkla ev-depo ya da odalar arası yerini değiştiriyorsunuz?Eserlerin hepsi evde benimle beraber yaşıyorlar. Depoda eser fikri bana çok uzak. Gerçi ev de depoya döndü ve beni rahatsız ediyor. Her eseri hakkıyla asmak görmek ve görünür kılmak istiyorum ama evde bu gerçekten zor oluyor. Dikkat ettim hayran kalarak gezdiğimiz koleksiyonların çoğu müzeye yakın ortamlarda oluyor. Işığıyla, mesafesiyle ancak hakkını verebiliyoruz. Ama evin duvarlarının eserlerle kaplı olması bana çok mutluluk veriyor. İstediğim kadar değişiklik yapamıyorum, bazen de bir eser tam yerini bulmuş oluyor onu kıpırdatmak bile istemiyorsunuz.

Koleksiyonunuzu oluştururken profesyonel destek alıyor musunuz? Ya da yakın çevrenizde görüşlerine saygı duyduğunuz, fikrini aldığınız birileri var mı?
Genellikle sevdiğim, saygı duyduğum galericilerden çok destek alırım. Sohbet ederiz, tartışırız, bana görmediğim yönleri de gösterirler. Tabii ki uzun yıllardır Saha derneği üyesi olmam da bana çok bilgi katmış, tanıştığım profesyonel sanatla ilgili kişiler, sanatçılar bu konuda çok destek olmuşlardır. Her gün yeni bir şey öğreniyorsunuz, okuyarak, duyarak, görerek. Kişi olarak ailemden hem oğlum hem de eşinden pek çok yenilik öğrendim. Gözü kuvvetli, akıllı olan gençlerden çok konu öğreniyorum. Benim yaşımdaki sanatseverlere çok tavsiye ederim.

Satın aldığınız sanat eserlerini nereden buluyorsunuz ve hangi eserleri alacağınıza nasıl karar veriyorsunuz?
Eserleri yalnızca galeriden aldım şimdiye kadar. Ben galeri sanatçı ikilisine inanan bir kişiyim. Uyum içinde olursa galeri sanatçıyı gerçekten yukarı doğru taşımada çok faydalı olur.
Söylediğim gibi eserin önce sevmem lazım. Beni heyecanlandırması, benimle konuşması lazım. Fiyat sanatçı dengesinin iyi kurulmuş, düşünülerek fiyatlandırılmış olması lazım. Çok özel bir durum değilse mutlaka yaşayan bir sanatçının işi olması lazım. Sanırım herkes seçtiği kişinin veya işin takdir görmesinden, başka yerlerde sergilenmesinden, o işe referans verilmesinden hoşlanır. Bu gibi durumlarda ruhumuz okşanıyor. Bu tip hareketler de genellikle galerisi iyi, güvenilir sanatçılarla oluyor. İstisnalar muhakkak var.

Hangi galerileri, fuarları ya da platformları takip ediyorsunuz?
Son zamanlarda çok fuar takip etmiyorum. Eskiden Frieze, Fiac. Paris Photo, Armory takip ederdim. Sonraları küçük fuarlar ve değişik destinasyonlardaki fuarlar daha enteresan gelmeye başladı. Meksika, Torino vs gibi. Büyük ve önemli fuarlarda genellikle çok fazla eser oluyor ve benim başım dönüyor. Sonunda hiçbir şey görmemeye başlıyorum. Dolayısıyla ne kadar özel ve küçük bana o kadar iyi geliyor. Galerilerin pek çoğunu takip ederim. Sergileri kaçırmamaya gayret ederim.

Dijitalleşme koleksiyonerlik anlayışınızı değiştirdi mi? Bir eseri online mecrada görüp alım yapıyor musunuz?
Dijitalleşme mutlaka etkilemiştir. Öncelikle bir sanatçı hakkında bilgi almak, takip etmek, o sergiye gitmekten hoşlanıp hoşlanmayacağım konusu, yani özetlersek bilgi amaçlı kullanıyorum. Ekrandan görüp de pek eser almadım çünkü gerçekle farklı oluyor. Bir eserle yüz yüze gelmek hisler açısından önemli. Aslında negatif bir etkisi de olmuştur dijitalleşmenin. Artık yeni bir sanatçı tanıyınca veya bir iş görünce ona benzer üretilmiş işleri de bir anda görüyorsunuz ve maalesef bu fazla görsel sizi işlerden soğutuyor.
Video veya animasyon iş alıyorsanız onu dijital ortamda seçip beğenip almak mümkün tabii ki. Zamanı iyi değerlendirmenizi de sağlıyor.

Eserin ardındaki sanatçıyla tanışmak sizin için ne kadar önemli?
Ben sanatçılarla tanışmayı çok seviyorum. Benim yolculuğumun bir parçası. O sanatçının sergi öncesi gergin halinden, gevşemiş tatlı tatlı sohbet ettiğiniz, önemli gezilerde çeşitli anılar paylaştığınız pek çok güzel hatıra birikiyor. İşe baktığımda o zamanları da hatırlıyorum.



Okuyuculara Kolekta üzerinden yakın takibe alınacak 10 sanatçı önermenizi istesek hangi isimleri söylersiniz?
Eyvah 10 isim beni bayağı zorlar. Yalnızca gençlerden söyleyeyim aksi takdirde epey liste oluşur. Güneş Terkol, İnci Furni, Alp Sime, Lara Ögel, Metehan Özcan, Nevin Aladağ, Canan, Elif Uras, Sinan Logie, Memed Erdener, Antonio Cosentino diye toparlamaya çalışayım.
Son dönemde takip ettiğiniz sanatçılar kimler?
Gittikçe renkli işler sever oldum. Ama yine de yalın işler yapan Sinan Logie, Anıl Saldıran, Gökhan Baltacı, Leyla Gediz, İnci Furni, Canan, Deniz Aktaş, Gözde İlkin…

Henüz hiç eser almamış birine ya da genç koleksiyonerlere tavsiyeleriniz ne olurdu?
Epey sergi ve galeri dolaşmalarını önerirdim. Yurt dışına gidebiliyorlarsa oralarda müze, galeri, fuar gezmelerini tavsiye ederdim. Sonra belki kağıt işler veya fotoğrafla başlamalarını önerirdim. Ödeyecekleri rakamlar çok daha makul olur ve zevklerinin nereye gittiğini görebilirler. Sanat almanın zevkini tadabilirler. Hoşlarına gider de devam etmek istiyorlarsa o zaman çok daha cesur davranmaya başlarlar.

Sanat dışında, bugünlerde sizin kendi gündeminizde neler var? Projelerinizden bahseder misiniz?
Sanat dışında dediniz, gündemimde zeytinyağ var. Zeytinyağ üretiyorum ve tabi iki onu da yine sanatla bağlıyorum. Sağlıklı, üretken ve özgür kalmak için gerekli çabayı sarf ediyorum.
