Baha Toygar: “Sanat eserlerini geleceğe aktaracak kişiler koleksiyonerler”

Göz cerrahı, sanatsever ve koleksiyoner Baha Toygar’ın koleksiyonunda 400’e yakın eser yer alıyor. Koleksiyonunun kalbini, Türkiyeli 68 kuşağı, figüratif ve dışavurumcu sanatçıların oluşturduğunu söyleyen Toygar, sanat eserlerini geleceğe aktaracak kişilerin koleksiyonerler olduğuna inanıyor. Toygar ile koleksiyon yolculuğu, takip ettiği sanatçılar, koleksiyonunda ağırlıklı olarak yer alan disiplinler / dönemler ve genç koleksiyonerlere tavsiyelerini konuştuk. 

Röportaj: Burcu Dimili    Fotoğraflar: Deniz Ezgi Sürek

Arkadaki eserler: Fethi Karaduman, Ahmet Oran (soldan sağa)

Sanata dair hatırladığınız ilk anınız nedir? Sanatla nasıl tanıştınız?

Aslında çok küçük yaşlardan beri sanatla ilgili bir insandım. İlk olarak ilgilendiğim iki sanat dalı müzik ve tiyatroydu. Tiyatro ile daha sonraki senelerde, üniversitede çok ciddi biçimde uğraştım. Çeşitli oyunlarda rol aldım ve hatta oyun yönettim. Bir başka tutkum olan müzik alanıyla ilgili ise iyi bir klasik müzik dinleyicisi olduğumu zannediyorum. Resim sanatına ilgim çok daha geç yaşlarda başladı. Görsel sanatları hep anlayamamaktan korktuğum için biraz uzak duruyordum. Ancak daha sonraki yıllarda gerçekleşen müze ziyaretlerimde fikrim değişti. Özellikle de Amsterdam’daki Van Gogh Müzesi’nde “Van Gogh and the Colors of the Night” (Van Gogh ve Gecenin Renkleri) sergisini gezdiğimi hiç unutmuyorum. O sergiyi kulaklık eşliğinde gezdiğimde ve resimlerin açıklamalarını tek tek okuduğumda bu sanat disiplinini okuyarak, araştırarak ve gezerek çözümleyebileceğimi anladım. Bundan sonra benim için bir okuma süreci başladı. Bu aydınlanmayı ilk olarak Van Gogh Müzesi’nde yaşadığımdan, önce Van Gogh ile ilgili birçok kitap okudum. Hemen ardından ise eserleriyle kolayca ilişki kurabildiğim Fikret Muallâ’nın kitapları ve anılarını okuyarak yolculuğuma başladım. Bu okumalarım ve araştırmalarım hep devam etti. Bu sürecin ardından müzeler, bienaller ve sergilerde gördüğüm ressamların eserlerine çok daha büyük ilgi duymaya başladım.

Yukarıdan Aşağıya – Soldan Sağa: Komet, Gülsün Karamustafa, Aka Gündüz Temur, Yüksel Arslan, Fahrelnissa Zeid, Yüksel Arslan, Yüksel Arslan, Yüksel Arslan, Stephen Chambers, Alaettin Aksoy, Devrim Erbil, Özge Kul, Johannes Grützke, Gülsün Karamustafa, Tayfun Gülnar, Özdemir Altan, Gören Bulut, Gülsün Karamustafa

Koleksiyonerlik serüveniniz ne zaman ve nasıl başladı?

Koleksiyonerlik serüvenim bundan yaklaşık 11 yıl önce başladı. O zamanlar yeni taşındığım evimin duvarlarında izleyebileceğim eserler almak istiyordum. Resme büyük ilgi duyuyordum. Bir gün bir müzayedeye girdik, elimde herhangi bir katalog yoktu, bir Fikret Muallâ portresi gözüme çarptı ve böylece müzayede sırasında onu aldım. İlk olarak bu şekilde başladı diyebilirim. Daha sonra yine çok sevdiğim Bedri Rahmi Eyüboğlu gibi kendi coğrafyamdan sanatçılardan eserler toplamaya ve almaya başladım. Bunlar beni çok mutlu ediyordu ve bir anda duvarlarımdaki eser sayısı da artmaya başladı.

Stephen Chambers, Komet, Gürdal Duyar, Ali Elmacı

“Koleksiyon aslında biriktirme eylemiyle ilgili bir şey”

Koleksiyonerliğinizin arkasındaki ana motivasyon nedir? Koleksiyonunuzu oluştururken ve eser alırken nelere dikkat ediyorsunuz?

Koleksiyon aslında biriktirme eylemiyle ilgili bir şey. Bazı insanlarda bu çocukluğunda başlar; pul ya da kibrit koleksiyonu gibi. Tabii konu sanat koleksiyonuna gelince bu çok ciddi bir işe dönüşür. Buradaki esas motivasyon bir sanatçı ya da eleştirmen gibi sanatın içinde yer alma isteği. Nitelikli bir koleksiyonunuz oluşmaya başladığı anda siz de hem yerel hem de uluslararası ölçekte sanat dünyasında bir aktör hâline geliyorsunuz. Dolayısıyla kendiniz de sanata bir şeyler katabildiğinizi, bilinirliğini arttırdığınızı ya da bir şekilde üretimine destek olabildiğinizi hissediyorsunuz. Maddi, manevi ya da eğitim anlamında olabilir bu. Bu düşünce insanı motive ediyor ve bir süre sonra da artık bu eylemden kopamıyorsunuz. Koleksiyon belli bir noktaya geldikten sonra da doğru yönetme isteği, ihtiyacı doğuyor. Bu aşamada sanat profesyonellerinden destek alabiliyoruz. Ben bir eser alırken geçmişte sadece beğendiğim için alırken, bugün ise eseri almadan önce sanatçının o esere kadar neler ürettiği, oluşturduğu dil ve hayattaki duruşu gibi pek çok şeyi araştırıyorum. Bugün eser aldığım birçok sanatçıyla yakından tanışıyor ve çalışmalarını düzenli olarak takip ediyorum. Politik duruşlarını ve yaklaşımlarını biliyorum. Sanatçıyı bir eseri üzerinden değil bütün üretimi kapsamında değerlendirmek gerekli diye düşünüyorum.

Ali Elmacı
Nevhiz Tanyeli, Ömer Uluç, Mehmet Gün

Koleksiyonunuzda kaç eser yer alıyor? Seçkinizde hangi isimler var? Eserlerin dağılımı evin bölümlerine göre nasıl konumlanıyor? Örneğin salonunuzda, çalışma odanızda, yatak odanızda ya da çocuk odalarınızda hangi eserler yer alıyor?

Koleksiyonda yaklaşık 400’e yakın eser yer alıyor bunların üçte biri baskı resimlerden oluşuyor. Koleksiyonumda yer alan sanatçılar arasında ilk olarak Yusuf Taktak, Ekrem Kahraman, Barış Sarıbaş, Mehmet Uygun, Bahri Genç, Sali Turan ve Ahmet Oran’ı sayabilirim.

Die Brücke grubu, özellikle de Kirchner’den, bunların dışında Egon Schiele gibi resminde figürün deformasyonlarının görünebildiği Alman ekspresyonizminden çok etkilendiğim için, başlangıçta özellikle Türkiye’den ’68 kuşağı, figüratif ve dışavurumcu sanatçıların peşine düştüm. Böylece Alaettin Aksoy, Nevin Çokay, Neş’e Erdok, Nevhiz Tanyeli, Komet, Cihat Aral ve Burhan Uygur gibi sanatçıların hem akademi hem de daha güncel eserlerini koleksiyonuma kattım. Ağırlıklı olarak figüratif resimlerden oluşan koleksiyona zamanla soyut resimler de katıldı. İlk olarak Zekai Ormancı‘nın bir resmini aldıktan sonra Ahmet Oran, Zeki Faik İzer, Ömer Uluç, Özdemir Altan, Mithat Şen, Mehmet Gün, Kemal Önsoy ve Adnan Çoker’in eserlerini de koleksiyonuma ekledim.

Koleksiyonumdaki genç kuşak sanatçılardan bahsedecek olursak; Ali Elmacı, Barış Sarıbaş, Olgu Ülkenciler, Duygu Aydoğan, Burcu Perçin, Burçin Erdi, Fethi karaduman, Evren Sungur, Hüseyin Aksoylu, Tayfun Gülnar, Meltem Sarıkaya, Çağla Sel, Olcay Kuş ve Ahmet Çerkez’i sayabilirim.

Metal baskıdan taş baskıya, ahşap baskıdan ipek baskıya, çeşitli baskı çeşitlerine de özel bir merakım olduğundan koleksiyonumda çok sayıda baskı bulunuyor içlerinde; Fahrelnissa Zeid, Ferruh Başağa, Devrim Erbil, Ergin İnan, Nevhiz Tanyeli, Gülsün Karamustafa, Gören Bulut, Eva Fischer, Stephan Balkenhol ve Stephen Chambers gibi yerli ve yabancı sanatçılar yer alıyor.

Koleksiyonda üç sanatçının retrospektif niteliğinde birer eser seçkisi var. Birincisi Nevhiz Tanyeli, -yakından takip ettiğim- tam bir 68 kuşağı ressamıdır. Akademik yıllarından bugüne kadar ürettiği resim ve baskıları elimde bulunuyor. İkinci olarak, Ahmet Oran’ın farklı dönemlerini yansıtan çalışmaları var. Üçüncü olarak Ali Elmacı’nın ilk üretim yıllarından bu yana yaptığı heykel, desen ve resimleri bulunuyor.

Evdeki eser dağılımı sürekli değişiyor. 4 ile 6 ayda bir duvardaki tüm eserler ve yerleri değişiyor. Asılacak eser seçkisinin kürasyonunu son bir kaç yıldır sanatçı, küratör ve koleksiyon yöneticime bırakıyorum. Eserleri depoda uzun süre bekletmeyi sevmediğim ve onlarla yaşadıkça günlük hayatımın bir parçasına dönüştükleri için koleksiyonun neredeyse dörtte biri devamlı dönüşümlü olarak evde sergileniyor.

Tayfun Gülnar, Ali Elmacı

Bu eserlerden sizin için özel bir hikâyesi olan varsa anlatabilir misiniz?

Aslında pek çok hikâye var ancak bir tane anlatmak gerekirse en özel olanlarından bir tanesi Stephen Chambers’ın The Big Country eserini alırken yaşadıklarım. Stephen Chambers, Pera Müzesi’nde bir retrospektif sergi açmıştı. Kendisiyle ressam Barış Sarıbaş çok iyi dostlar. Barış birlikte bir kahve içmemizi önerdi. Öncesinde Pera Müzesi’ndeki sergiyi gezdiğimde sanatçının çalışmalarından çok etkilendim. Hep birlikte yemeğe gittik. Ardından koleksiyonumu görmeleri için de onları evime davet ettim. Ben Stephen’ın sanatından Stephen da benim evimdeki eserlerden çok etkilendi. Aramızda bozulmayan, gerçek bir dostluk oluştu. Londra’ya gittiğimde atölyesini ziyaret ederek koleksiyonumda bulunan eserlerini seçtim. İlk olarak büyük ebatlı bir tablosunu almak için gittiğimde sonunda birkaç baskı, bir ufak tablo ve The Big Country adlı eserinin tamamıyla geri döndüm.

The Big Country adlı çalışma 78 parçadan bir araya geliyor, bunların her biri özel tasarlanmış pleksi çerçevelere yerleştiriliyor ve puzzle gibi birleştiriliyor. Birleştirildiğinde de yüksekliği 3,5 metre genişliği ise 15 metreyi buluyor. Bu iş Royal Academy’nin Artist Laboratory adlı projesinin bir parçası olarak oluşturulmuş ve ilk defa orada sergilenmiş. Eserin büyüklüğü sebebiyle Royal Academy’nin odalarının tek duvarına sığamadığından yan duvarlarda sergilenmek zorunda kalmış. Pera Müzesi’nin sergi kataloğunda da görülebileceği gibi eser İstanbul’a geldiğinde tek bir duvarda sergileniyor. Stephen’a kendisinden almak istediğim büyük boyutlu bir yağlı boyaya ek bu printten de birkaç parça almak istediğimi söyledim. Kendisi benim için bir edisyonu bu şekilde parçalayabileceğini belirtti. Birkaç figür seçmeye başladım bir anda bu 78 parçanın 40, 50 parçasını seçtiğimi fark ettim. Sonra kendisiyle tekrar görüşerek yağlı boya eseri yerine bu eserin tamamını mı alsam diye fikrimi sordum. Kendisiyle konuştuktan sonra eserin bütününü almaya karar verdim. Fakat eserin çerçevelenmesi, pleksi içine yerleşmesi inanılmaz ciddi bir süreç. Pera Müzesi ile görüştüğümüzde onlara eserlerin Royal Academy’den çerçeveli ve paketli geldiği bilgisini aldık. Önce Türkiye’de bunu yaptırmaya cesaret edemedik. İşi sergileme kararı aldıktan sonra koleksiyonumu yöneten Azra İşmen ile beraber Date-ist firması ile görüşmeye gittik. Hazırlık aşamasında Stephen’ın eser ile ilgili web sayfasında bulunan 10 bölümlük açıklamalı videosunu izledik ve Date-ist ekibiyle de paylaştık. İzlediklerinde bunun farklı bir teknik olduğunu ama bir benzerini burada yapabileceklerini söylediler. 78 parçanın 18 adedini çerçevelettik ve evde sergiledik. Stephen’ı da özel olarak davet ettik. Contemporary İstanbul için düzenlediğimiz bir davetin ardından Contemporary İstanbul’un sergisinde de çalışmayı sergiledik. Bir gün umarım parçaların tümünü yeniden bir arada sergileyebiliriz.

Bedia Ekiz

 “İnsanlara ilk bakışta rahatsız edici veya aykırı gelebilecek eserleri toplamayı seviyorum”

Koleksiyonunuzu özetlemeniz gerekse nasıl anlatırdınız? Topladığınız belirli bir sanat türü var mı?

İnsanlara ilk bakışta rahatsız edici veya aykırı gelebilecek eserleri toplamayı seviyorum. Özellikle baskıda bu daha kolay olabiliyor. Çünkü baskı yaparken sanatçılar tamamen kendi tarzlarının dışına çıkıp daha politik daha huzursuz edici resimler yapabiliyorlar.

Koleksiyonumdaki Neş’e Erdok resmi bir yüksek fırın işçisini konu ediyor. Nevhiz Tanyeli’nin muhtemelen iş kazasında kolları kopmuş bir işçi resmi, Cihat Aral’ın 12 Eylül dönemini yansıttığı Gözaltında Temizlik adlı eseri de bulunuyor koleksiyonumda. Evren Sungur’un insan bedeni parçalarını resmettiği işi, Tayfun Gülnar’ın distopik eserleri ya da Ali Elmacı’nın çalışmaları da yine sayabileceğim örnekler arasında olabilir. Bazı ressamların kendi renkleri içinde politik söylemi yüksek eserleri var ve özellikle bu çalışmaları sevdiğimi söyleyebilirim. Daha önce de söylediğim gibi koleksiyonumun kalbini, Türkiyeli 68 kuşağı, figüratif ve dışavurumcu sanatçılar oluşturuyor.

Gülsün Karamustafa, Horasan

 “Koleksiyonumun kalbini, Türkiyeli 68 kuşağı, figüratif ve dışavurumcu sanatçılar oluşturuyor”

 Koleksiyonunuzu oluştururken profesyonel destek alıyor musunuz? Ya da yakın çevrenizde görüşlerine saygı duyduğunuz, fikrini aldığınız birileri var mı?

Tam anlamıyla bir profesyonel destek almıyorum. Ama danışmayı seviyorum. Koleksiyonun yönetimi için Azra İşmen’den destek alıyorum. Koleksiyonun toparlanması, iletişim ve koordinasyon konusunda kendisiyle çalışıyorum. O olmasa bunları toparlama imkânım olmazdı. Onun dışında yakın görüşlerine saygı duyduğum insanlar var. Örneğin eski koleksiyonerlerden Cem Altınel’in sürekli fikrini alırım. Figüratif sanatta oldukça bilgi sahibidir. Bunun yanı sıra galerici, eleştirmen ve sanatçı arkadaşlarımın da sık sık görüşlerini alırım. Sadece resmi beğenmek haricinde koleksiyon ile bütünleşmesi gibi pek çok konuya da dikkat ediyorum.

Satın aldığınız sanat eserlerini nereden buluyorsunuz ve hangi eserleri alacağınıza nasıl karar veriyorsunuz?

Başlangıçta daha çok müzayedelerden eser satın alıyordum. Fakat şimdi müzayedelerden çok çok az, ancak hiç bulamadığım bir şey olursa alım yapıyorum. Artık çoğunlukla sanatçılardan ve galericilerden eser alıyorum. Üretim sürecine, geçmiş işlerine hakim olduğum, takip ettiğim sanatçılar var, onlardan eser alıyorum. Bir de son yıllarda özellikle genç sanatçılardan resim almaya çalışıyorum.

Meltem Sarıkaya
Soldan sağa: Sami Yetik, Erdoğan Zümrütoğlu

Hangi galerileri, fuarları ya da platformları takip ediyorsunuz?

Türkiye’de, Mamut Project ve Base gibi oluşumlardan genç sanatçıları keşfediyorum. Karar verme süreci bazen çok hızlı olurken bazen zaman alabiliyor. Birçok galeriyle yakından görüşüp sergilerini takip ediyorum. Contemporary İstanbul her sene gezdiğim fuarlardan. Yurt dışında Art Basel, Frieze, Art Dubai gibi düzenli takip ettiğim fuarlar var. Ancak fuarlar bir süre sonra kısır döngüye girebiliyor ve aynı sanatçıları tekrar tekrar görebiliyoruz. Platformların sanatçıları ve eserlerini araştırmak için önemli kaynaklar olduğunu düşünüyorum, dünyadan Artnet ve Artsy, Türkiye’den ise Lebriz sayabileceğimiz iyi örneklerden.

 “Dijitalleşmenin özellikle pandemi ve karantina sürecinde çok şeyi değiştirdiğini düşünüyorum”

Dijitalleşme koleksiyonerlik anlayışınızı değiştirdi mi? Bir eseri online mecrada görüp alım yapıyor musunuz?

Dijitalleşmenin özellikle pandemi ve karantina sürecinde çok şeyi değiştirdiğini düşünüyorum. İstanbul Modern’in üyesiyim, bu süreçte çok güzel toplantılar ve çevrim içi sunumlar yaptılar. Mesela karantina sürecinde Agah Uğur’un koleksiyonunu çevrim içi gezdik, bu ilham verici bir deneyimdi. Dijitalleşmenin böyle avantajları olabiliyor ancak bunu ne kadar kullanabildiğimiz tartışılır. Zaman zaman online müzayedelerden eserler alıyordum, bu süreçte de takip ettiklerim oldu. Ancak her zaman eserin orijinalini görmeyi tercih ediyorum.

Yeşim Şahin

 “Benim için koleksiyonerlik bir resim biriktirme isteğinden çok sanat ortamının içinde yaşama ihtiyacından kaynaklanıyor”

 Eserin ardındaki sanatçıyla tanışmak sizin için ne kadar önemli?

Bence sanatçıyla tanışmak bir koleksiyoner için çok önemli bir şey. Çoğu koleksiyonerin bunu üç aşağı beş yukarı yaptığını düşünüyorum. Benim için koleksiyonerlik bir resim biriktirme isteğinden çok sanat ortamının içinde yaşama ihtiyacından kaynaklanıyor. Sanatçıyı tanımak, atölyesini ziyaret etmek benim için çok önemli. Sanatçının atölyesini ziyaret ettiğimde her yerini merakla karıştırırdım eskiden. Tabii sanatçıyla kurulan dostluk da çok değerli.

Zeki Faik İzer, Burcu Perçin, Mustafa Ata

Koleksiyonerliğe başladığınızdan beri zevkleriniz nasıl değişti? Sanat bilginiz nasıl gelişti ve güçlendi? Ayrıca o dönemden şimdiye sanat dünyasında nelerin değiştiğini düşünüyorsunuz?

Zevkler mutlaka değişiyor. İlk başlarda, bir “toplayıcı” olmaya başladığınızda gördüğünüz her güzel şeyi almak istiyorsunuz. Daha sonra bir konsept/kavram üzerinden gitmeye ve koleksiyonunuzun neyi yansıtması gerektiğine odaklanmaya başlıyorsunuz. Okudukça, seminerlere katıldıkça, müzeleri gezdikçe zevkleriniz/algınız çok gelişiyor/değişiyor. Benim de başlara göre zevklerimin çok değiştiğini söyleyebilirim. Başlangıçta çok bildiğim, saygı duyduğum Bedri Rahmi Eyüboğlu, Fikret Muallâ gibi sanatçılara ilgi duyuyordum. Hatta bir röportajda gençlerden çok fazla eser almadığımı ve galerilerden alım yapmadığımı söylemiştim. Ancak bu durum tam tersine döndü.

Sanat dünyasında son yıllarda yavaş yavaş da olsa pek çok gelişme oldu. Arter’in yeni mekânına taşınması, Meşher’in açılması, Devlet Resim ve Heykel Müzesi’nin yeniden faaliyete geçecek olması, Eskişehir’deki Odunpazarı Modern Müze, Bayburt’taki Baksı Müzesi’nin açılması gibi pek çok önemli gelişme oldu. Müzeler artıyor ancak hâlâ yeterli olmadığını düşünüyorum. Sanat piyasasında daha büyük değişiklikler oldu. Bu işe ilk başladığım sıralarda sanat piyasasının en hareketli olduğu zamanlardı. Daha sonrasında bu yükselmenin inişe geçtiğini düşünüyorum.

Ali Elmacı

Son aldığınız eser bilgisini bizimle paylaşabilir misiniz? Bu eserde sizi yakalayan şey neydi?

Son aldığım eseri bir online müzayededen aldım. Nazım Ünal Yılmaz’ın Horse Man isimli 2006 tarihli bir eseri. Eserin kompozisyonu haricinde beni etkileyen şey, yurt dışında yaşaması nedeniyle çevrim içinde takip etmeye çalıştığım sanatçının eseriyle karşılaşmanın mutluluğuydu.

Koleksiyonunuzu sergilediğiniz zamanlar oluyor mu, bu konuda görüşleriniz neler?

Koleksiyon parça parça farklı kurumların düzenlediği sergilerde yer alıyor. Ancak gelecekte koleksiyondan geniş kapsamlı bir seçkinin sergilenmesi gibi bir proje de var.

Heykel: Ali Elmacı

Okuyuculara Kolekta üzerinden yakın takibe alınacak 10 sanatçı önermenizi istesek hangi isimleri söylersiniz?

Seçim yapmak çok zor, 10 tane ile kısıtladığınız için aklıma gelen ilk isimler: Ali Elmacı, Guido Casaretto, Burcu Perçin, CANAN, Erdoğan Zümrütoğlu, Erkut Terliksiz, Evren Sungur, Erinç Seymen, Mahmut Aydın ve Metin Çelik.

Son dönemde takip ettiğiniz sanatçılar kimler?

Son dönemde radarıma giren sanatçılar arasında Özge Kul, Bedia İkiz, Tayfun Gülnar ve Hüseyin Aksoy bulunuyor.

Ali Elmacı (Soldaki resim), Olcay Kuş (Heykel), Eva Fisher

“Sanat eserlerini geleceğe aktaracak kişiler koleksiyonerler”

Henüz hiç eser almamış birine ya da genç koleksiyonerlere tavsiyeleriniz ne olurdu?

Kesinlikle yatırım için bu işe girmemelerini tavsiye ederim. Resim almak istiyorlarsa okuyup araştımalarını, eğitim almalarını öneririm. Bugün birçok yerde online kurslar/eğitimler var. Ayrıca tanıdıkları koleksiyonerler ve sanatla ilgili kişilere, gözüne ve bilgisine güvendikleri isimlere muhakkak danışmalarını öneririm. Bunun dışında sevecekleri, uzunca izlemekten zevk alacakları eserleri almaları lazım. Sanat eserlerini geleceğe aktaracak kişiler koleksiyonerler. Geleceğe aktarırken eseri iyi koşullarda saklamaları, kendilerinden sonra kalacak çocuklarını da bu konuda eğitmeleri ve hikâyelerini de aktarmaları lazım.

Gürdal Duyar, Gökhan Tüfekçi, Olcay Kuş

“Aklımdaki en önemli proje koleksiyonumun sergilenmesi ve bir kitabının çıkması”

 Yakın zamanlı başka projeleriniz varsa sizden dinlemek isteriz.

Pandemi nedeniyle biraz duraklama olsa da tabii ki eser alımlarım devam edecek. Ancak aklımdaki en önemli proje koleksiyonumun sergilenmesi ve bir kitabının çıkması. Çağdaş Türk sanatına dair elimde olmayan bazı eserler var onların tamamlanmasını bekliyorum. Bir başka proje de kendi memleketim Tarsus’ta koleksiyonuma dair bir sergi gerçekleştirmek. Bu serginin belki birgün Tarsus’ta kalıcı bir müzeye dönüşmesini de hayal ediyorum.

Son olarak Kolekta’yı organize eden ekibe (İdil Bilge, Ali Kerem Bilge, Aslı Boduroğlu) ayrıca teşekkür etmek istiyorum. Base İstanbul’u da organize eden bu ekip yine önemli bir projeye imza atmış. Kolekta ile bir seviye daha yukarıya çıktılar. Ülkemizdeki güncel üretilen sanatın, arşivinin ve aktörlerinin dünya sanat sahnesiyle de buluşması için önemli bir araç olacağına inanıyorum. Bugün girdiğim zaman binlerce resim görüp inceleyebiliyorum. İleride daha da gelişeceğini düşünerek bu önemli girişim için teşekkür etmek istiyorum.

Komet

Komet

Stephen Chambers, Alaettin Aksoy, Johannes Grützke
Sitemize giriş yaparak kişisel verileriniz, site kullanımınızı analiz etmek, sosyal medya özellikleri ve reklamları kişiselleştirmek amacıyla çerezler aracılığıyla işlenmektedir. Detaylı bilgi için Çerez Politikası Metni’ni okuyabilirsiniz. Anladım butonuna tıklayarak açık rıza beyanında bulunmuş olursunuz.