BERKAY BUĞDAN KÜL

12/02/2021 - 28/03/2021

Galeri 77

BERKAY BUĞDAN: KÜL

Daimî Değişimin Ebedi Döngüsü

Galeri 77, Berkay Buğdan’ın galeri bünyesinde gerçekleştirdiği “Kül” isimli ilk kişisel sergisine 12 Şubat – 28 Mart tarihleri arasında ev sahipliği yapıyor. Sanatçı, tümü 2020 yılında üretilmiş eserlerden oluşan bu yeni serisiyle; entropi, kaos, oluşum ve kaçınılmazlık gibi konuları ele alırken, nihailiğe medeniyet ölçeğinden ziyade daha bireysel, daha samimi bir bakış açısı kazandırmaya ve bir bilincin rüzgârda uçup gittiği tam o ana odaklanmaya çalışıyor.

Her ne kadar doğal, kültürel ve sosyal çevremizin düzenli, doğrusal ve istikrarlı olmasını dilesek de hayatın entropi yoluyla şekil aldığının farkındayız. Beklenmedik ve yapısal olmayan değişiklikler çoğu zaman kaos olarak değerlendirilir. Bizi ürküten bir şey bu, çünkü mikro ve makro habitatlarımızda aslında ne denli kırılgan olduğumuzu gözler önüne sermekte.

Modern insan kalıcı değişim ve yıkımın gücünden korunmak için rasyonalizm, mantık ve bilimi kendine siper etti. İnsanlık, gerçekliğin bilimsel olarak ölçülebileceğine kanaat getirdi. Dünyayı fayda ve zarar eksenleri üzerinden kategorize etti ve sınıflandırdı. Uçsuz bucaksız kütüphaneler boyunca nasıl doğayı alt edip, uzay ve zamanın limitlerini aşmaya çalıştığımızı anlattık. Gerçekten de tabiattan fırlayıp dünyayı kendi istek ve ihtiyaçlarımıza göre şekillendirme arayışımızda çok yok kat ettik. Fakat hangi bedelle? Ve gerçekten başarabildik mi?

Berkay Buğdan, Galeri 77’deki güncel sergisi “Kül” de entropi, başkalaşım ve her şeyin değişim ve zamanın gücü karşısında çözülmeye uğrayacağını ifade eden termodinamiğin ikinci kanunu gibi fikirleri ele alıyor. Sanatçı, yarattığımız şeylerin zamana dayalı sınırlamasının yanı sıra varoluşumuzun nihailiğini de ortaya koyuyor. Eserleri; makinelerimizin, binalarımızın, eserlerimizin ve sanat eserlerimizin sonsuza kadar sürmediğini vurguluyor. Sanatçı aynı zamanda organik ve inorganik yaşamın nihailiğinin tüm bunları daha samimi ve değerli kıldığının altını çiziyor. Gerçekten de ölüm ve çürüme olmadan yeni yaratı da olmaz. Daimî değişim ve başkalaşım olmadan, ilerleme ve gelişim de olmaz. Yaşam döngüsünü işte bu güçler döndürür, tıpkı salt bir yaratıcılık makinesi gibi dünyadaki tüm yaşamı besleyen ve işleyen enerjiyi üretir.

Her şeyin sınırlılığı ve nihailiği, serginin kavramsal çerçevesinin özünü oluşturmakta. Entropi ve daimî değişim dünyayı şekillendirirken, kaos ana karakter haline gelir ve her şeyin ve herkesin nihai olarak çözülmesi bunun kaçınılmaz sonucudur. Tıpkı plastik, beton ve organik malzemeler gibi her şeyin bir son kullanma tarihi vardır, bundan sonra malzeme sağlamlığını, rengini ve şeklini kaybederek nihayet en temel unsurlarının sergilenmesiyle varlığı son bulur.

Yine de insan zihni, içinde her şeyin olduğu gibi kaldığı ebedi bir dünyanın özlemini çeker. İdeal bir dünyada hastalık, ölüm, sefalet, değişim ve nihaiyet gibi şeylere yer yoktur. Oysa bu sadece bir fikir ya da içimizi rahatlatan bir ütopya olabilir. Yine de somut dünyamıza baktığımızda, bunun tam tersinin geçerli olduğunu anlıyoruz. Belki de bugünlerde ütopya yerine distopya terimini bu kadar çok kullanmamızın sebebi de budur.

Berkay Buğdan'ın sergisinde, insan uygarlığının kırılganlığı ve bunun zihnimiz ve bilincimiz üzerindeki etkisi, tuval üzerine çok sayıda kömür çizimiyle çevrelenmiş tek bir merkezi heykel ile ortaya çıkıyor.

Sanatçının eserlerini yaratmak için işlenmemiş kömür kullanması yalnızca biçimsel bir anlam taşımıyor. Kömür, yıllar öncesinden kalma bir botanik çürüme sürecinin sonucu olduğu için sanatçı, çizimleri oluştururken tarihi elinde tutuyor. Başkalaşımın bir temsili olarak kömürün Buğdan için özel bir anlamı var. Kömür onun için basit bir çizim aracından daha fazlası. Nihailiğin, değişimin ve başkalaşımın tezahürü.

Bu sebeple seçilen malzeme, doğal çürüme bağlamında zamanın dönüşümüne işaret eder. Bir zamanlar var olan bitkiler ve doğal elementler, orijinal formunu ve rengini kaybettiler. Kömür oldular. Bir zamanlar ayrıntılı formlar ve zarif renklerle donatılmışlardı, şimdiyse bir kömür çubuğunda, basit geometrik siyah çubuklara indirgeniyorlar. Ancak, yine bir başkalaşım gücü olarak Berkay Buğdan'ın ellerinde, tuval üzerinde yeni formlar ve yeni anlamlar yaratan bir araç halini alıyorlar. Kömür parçacıkları insan figürleri, bir şehir manzarasının parçaları, deniz üzerindeki dalgalar veya gökyüzündeki kuşlar haline geliyor.

Renkleriyse asla geri dönmüyor. Kömürün siyahı, sanat eserlerinin yapıcılığının altını çiziyor. Figüratif olmalarına rağmen asla gerçekçi durmuyorlar. Kompozisyonlar, uzak bir geçmişin rüya gibi anılarını andırıyor. Anılar hep hakikat ile sahte, gerçeklik ile kurgu ve nesnelcilik ile öznelcilik arasında gidip gelen, zihnin bulanık tefsirleridir. Anılar, bizi özlem duyduğumuz ve kendi isteklerimize uyan bir gerçeğe ikna olabilmek için kendimize söylediğimiz yalanlardır. Kömürün koyu siyahının serginin kavramsal çerçevesiyle örtüşmesinin nedeni de bu. Bazen keskin ve belirgin formlar sunmak için, bazen de dumanlı bölgelerden bulanık alanlar oluşturmak için kullanılan kömür, işlere gizemli bir hava katıyor. Tasvir edilen formlar titreşiyor ve varoluş ile çözülme arasındaki eşikte duruyor. Bulanık alanların kenarlarında konumlandıklarından, her an yok olma ve nihai olarak çözülme riskiyle karşı karşıyalar. Kömürün siyahı, her organik ve inorganik varoluşun sonunda bekleyen sonsuz ve bilinmeyen karanlığı ortaya çıkarıyor.

Serginin merkezindeyse elinde bebeğiyle bir kadın figürü heykeli yer alıyor. Kadın ve bebeği kömürle kaplı ve bu nedenle ten, göz ve saç rengi vb. gibi bireysel ayrıntıları kaybetmişler. İzleyiciye bir zamanlar oldukları insanları hatırlatan gölgeler olarak görünüyorlar. Bu da heykele akıldan çıkmayan bir atmosfer kazandırıyor. Figür, tıpkı bir hayalet gibi, zaman ve uzayın siyah hiçliğine doğru bakıyor. Yüz ifadesi düşüncelerine veya hislerine dair bir fikir vermiyor. Bir zamanlar ona bireysel bir karakter kazandıran yüz maskesi cansız ve donmuş görünüyor. Aynı zamanda basit postür, kişilik eksikliği ve nötr bedensel ifade bu heykeli distopyayla karşı karşıya kalan insanın evrensel bir sembolüne dönüştürüyor.

Heykele bakıldığında ruh halini anlamak güç. Nerede yaşadığını ve nereden geldiğini de bilmiyoruz. Yine de başımızı kaldırınca onun dünyasına dair birtakım şeyler görür gibi oluyoruz. Bu aynı zamanda bizim dünyamız da değil mi? İmgeler oldukça tanıdık geliyor. Güçlü ve canlı deniz manzaralarının yanı sıra kuşların uçuştuğu ufuk çizgileri görüyoruz. Gökyüzü ve deniz, iki güçlü evrensel imge, Kül'de sunulan diğer sahnelere bir çerçeve sunuyor. Şehir kalıntıları ve çözülmüş limanlardan parçalar, medeniyetin yok olduğuna işaret ediyor.

Kül, dünyamızın somut durumu hakkında eleştirel bir yorumda bulunuyor. Serginin merkezinde, zamansız ve mekânsız bir zeminde bu figür oturuyor. Yine de gözleri ileri bakar durumda. Bebeği yaşam döngüsünde yeni bir başlangıcın sembolü olarak tutuyor; bazı sergi ziyaretçileri insanlık için hala umut olduğuna kanaat getirebilirken, diğerleri bu ikisinin çoktan ölmüş olduğunu düşünebilir. Umut olup olmadığına karar vermek seyirciye kalmış. Küllerinden mi dirilecekler yoksa kara ebediyette mi kalacaklar? Cevap bize bağlı, tıpkı gezegenimizin ve medeniyetimizin geleceğinin bizim elimizde olduğu gibi.

Berkay Buğdan “Kül” isimli bu sergisiyle bir nevi sonlanma ve başkalaşımın sembolü sayılabilecek işlenmemiş kömürle hem her sonun aslında yeni bir başlangıç olabileceğine dair kavramsal bir çerçeve sunarken hem de deneysel bir çalışma yürüterek bizlere bu malzemeyle sanat adına daha neler yapılabileceğine dair yepyeni ufukların kapılarını aralıyor. Uzun ve meşakkatli araştırmalar sonucu kömür gibi kırılgan, ufalanıp yok olması beklenen bir malzemeden serginin merkezinde yer alan sert ve dayanıklı bir heykel üreten sanatçı, bu figürü çevreleyerek sergi geneline yayılan tuval işlerinde de yine aynı temel malzemeyi kullanarak, bizleri figürün uçup giden düşünceleri ile belli belirsiz hatıraları arasında muhteşem bir imgeler yolculuğuna çıkarıyor. Ayrıca, hayatın tekinsiz bir yansımasını elde etmek ve düzensizlikten anlam çıkarmaya çalışarak yeni yapılar oluşturmak üzere ses yoluyla yönlendirilen bir tür sürü dinamiği simülasyonu kullanılarak üretilmiş video enstalasyonlarla da desteklenen sergi, Galeri 77’nin Karaköy’deki mekânında 28 Mart tarihine kadar sanatseverler tarafından ziyaret edilebilir.

 

3D Sanal Tur:

https://www.dreamreality.com.tr/3d-model/berkay-bugdan-kul-ash/fullscreen

 

Online Katalog:

https://www.galeri77.com/dosyalar/galeri77_berkay_bugdan_kul_sergisi_katalog.pdf

 

Sitemize giriş yaparak kişisel verileriniz, site kullanımınızı analiz etmek, sosyal medya özellikleri ve reklamları kişiselleştirmek amacıyla çerezler aracılığıyla işlenmektedir. Detaylı bilgi için Çerez Politikası Metni’ni okuyabilirsiniz. Anladım butonuna tıklayarak açık rıza beyanında bulunmuş olursunuz.