Saruhan Doğan: “‘Koleksiyoner’ siz sanata merak salıp sanat eseri almaya başladıktan çok sonra gelen bir etiket ya da yakıştırma”

Saruhan Doğan koleksiyonunun 2000 sonrası güncel Türkiye sanatına odaklandığını ve göç, kadın ve cinselliğin siyaseti, Ermeni soykırımı çerçevesinde üç ana temaya eğildiğini söylüyor. Doğan ile koleksiyonunun ana motivasyonu, takip ettiği platformlar, dijitalleşme, koleksiyonun sergilenmesi, genç koleksiyonerlere tavsiyeleri ve daha pek çok şey üzerine konuştuk.

Yazar: Burcu Dimili

Saruhan Doğan ve Burak Delier (Collector’s Wish adlı eserin yapım sürecinden) 

Sanata dair hatırladığınız ilk anınız nedir? Sanatla nasıl tanıştınız?

Her insanın sanatla ilk tanışması sinema ve edebiyatla oluyor diye düşünüyorum. Heyecanla takip ettiğiniz ilk eserler bu iki alandan geliyor. Sonra, yavaş yavaş, görsel sanat eserleri de dikkatinizi çekmeye, içinizde yaratıcılığı merak eden öze dokunmaya başlıyor. En erken hatıram dedemin salonunda duvarda asılı olan Paul Klee’nin “Villa R” tablosunun röprodüksiyonu. Sonra bir gün Londra’da bilmeden bir Otto Dix sergisi gezdim ve tabii tam anlamıyla çarpıldığımı hatırlıyorum. Ama görsel sanatlara gerçek ilgim çok sonra, 30’lu yaşlarımın başlarında ortaya çıktı.

Burak Delier, Collector’s Wish

“‘Koleksiyoner’ siz sanata merak salıp sanat eseri almaya başladıktan çok sonra gelen bir etiket ya da yakıştırma”

Koleksiyonerlik serüveniniz ne zaman ve nasıl başladı?

Buna koleksiyonerlik serüveni demeyelim. “Koleksiyoner” siz sanata merak salıp sanat eseri almaya başladıktan çok sonra gelen bir etiket ya da yakıştırma. Dolayısıyla bu yolculuğun ilk yıllarında, çok uzun bir süre kendinizi “koleksiyoner” olarak tanımlamıyorsunuz. Ben hâlâ bu tabire alışmış değilim, topladığımız eserler ve sanatla ilişkimize de böyle bakamıyorum. Gerçek anlamda bir koleksiyon çok profesyonelce ele alınması gereken bir yapı, kendi hayatı, dinamikleri, belki yasaları, kuralları olan, kendisini kuran ve zaman içinde yöneten insanların kişisel etkilerinin ötesine geçmiş bir kurum. Bizlerin şahsi merakları bu açıdan daha amatör hevesler, onun için ben kendime koleksiyoner diyemiyorum. Diyememekten de memnunum.

Burada hemen belirteyim, “biz”den kastım ben ve eşim Ayşe Seda. Bu koleksiyon ikimizin, ben şimdi burada ikimizin adına konuşuyorum.

Sorunuzun cevabı ilk aldığım işin eve gelmesi. O kadar heyecanlandım ki bunun arkasının geleceğini galiba o anda biliyordum.

“Müzeleri, kurumsal koleksiyonları dışarıda bırakırsak ilk alınan işlerin yanlış kararlar olduğu düşüncesindeyim”

İlk aldığınız eser hangisiydi? Eserde sizi yakalayan şey neydi?

Müzeleri, kurumsal koleksiyonları dışarıda bırakırsak ilk alınan işlerin yanlış kararlar olduğu düşüncesindeyim. Sanat hakkında bilginizin en az olduğu zamanda daha çok içgüdüsel bir dürtüyle alınmış bir karar oluyor o ilk işler. Şimdi bunları söyledikten sonra o ilk işi, sanatçısını söyleyemeyeceğim. Sanata merak salan, “ben de bir şeyler almak istiyorum” diyen tüm dostlarıma şunu tavsiye ediyorum: Sergi, müze, bienal, galeri, fuar gezin, bol bol okuyun, ve en az altı ay, mümkünse bir yıl bir şey almayın. Sonunda gözünüz keskinleştiğinde ilk günlerde beğendiğiniz eserleri artık hiç beğenmediğinizi göreceksiniz. Bana olan da buydu. Yine de aldığım o ilk işin beni sanatı merak etmeye, okumaya, öğrenmeye ittiği için kalbimdeki yeri ayrıdır.

Koleksiyonerliğinizin arkasındaki ana motivasyon nedir? Koleksiyonunuzu oluştururken ve eser alırken nelere dikkat ediyorsunuz?

Sanat eserine duyulan o büyük hayranlık. Bu esere sahip olma fırsatım varken bu fırsatı tepememe hâli. Döneminin önemli bir eserinin, yani sanat tarihinde yeri olan bir yaratının özel tarihinde küçük de olsa bir yer sahibi olma arzusu…

İkinci sorunuzun cevabı çok uzun. Aslında düşünmeden karar veriyorsunuz. Zaman içinde biriken sanat bilginizle, bir işi gördüğünüz zaman doğrudan “evet” veya “hayır” diyorsunuz. Bir işi çok beğenip koleksiyonun kriterlerine uymadığı için almama kararı da verebilirsiniz tabii, yani mesele sadece beğenmek meselesi değil.

Emre Hüner, Panoptikon 2

Koleksiyonunuzda kaç eser yer alıyor? Seçkinizde hangi isimler var? Eserlerin dağılımı evin bölümlerine göre nasıl konumlanıyor? Örneğin salonunuzda, çalışma odanızda, yatak odanızda ya da çocuk odalarınızda hangi eserler yer alıyor?

Sanat eseri sayısı vermeyi pek doğru bulmuyorum. Tek bir fotoğraftan oluşan bir eser de var, yirmi fotoğraftan oluşan eser de tek bir iş olarak sayılıyor. İşlerin medyası, büyüklükleri, koleksiyondaki sayılar, bunların gerçekten, tekrar altını çiziyorum, gerçekten hiç kıymeti yok. Önemli olan tek şey işlerin nitelikleri ve koleksiyonun kendi içinde bir bütünlüğü, hatta belki bir hikâyesi olması.

Evimizdeki işleri zaman içinde değiştirmeyi seviyoruz. Birkaç iş var ki onların yeri ayrı, onlar sürekli duralarımızda yer alıyor ama diğerlerini mümkün olduğunca değiştirmeye çalışıyoruz.

Emre Hüner, Panoptikon 1

Bu eserlerden sizin için özel bir hikâyesi olan varsa anlatabilir misiniz?

Birden fazla böyle hikâye var, bir tanesini anlatayım. Hrant Dink cinayetinin hemen ardından Evrensel Belgin (anti-pop) aşağıdaki işi yaptı. Görür görmez çarpıldık ve uzun uğraşlar sonucu sanatçıya ulaşıp eseri bize, vakfa bir bağış karşılığı vermeye razı ettik. Evrensel bu iş için kendisi para almayı reddetti. Bu işin bizim için yeri çok çok ayrıdır.

Evrensel Belgin

“Koleksiyonumuzun bir çerçevesi var, 2000 sonrası güncel Türkiye sanatı. Bu çerçevenin dışına çıkmıyoruz.”

Koleksiyonunuzu özetlemeniz gerekse nasıl anlatırdınız? Topladığınız belirli bir sanat türü var mı?

Koleksiyonumuzun bir çerçevesi var, 2000 sonrası güncel Türkiye sanatı. Bu çerçevenin dışına çıkmıyoruz.

Zaman içinde hep üç temanın etrafında dolaştığımızı farkettik. Hep bu konuları işleyen eserleri beğeniyor ve alıyorduk. Bunlar göç; içinde mültecilik, şehirleşme ve bunun siyaseti var, kadın ve cinselliğin (eşcinsellik, LGBT) siyaseti ve Ermeni soykırımı. Koleksiyon bu üç temaya odaklanıyor. Bu çerçeve içinde her medya olabilir. Yağlı boya tablolar da var dijital eserler de, büyük enstalasyonlar da var küçücük desenler de. Tabii zaman içinde bazı çok sevdiğimiz sanatçılarda derinleşmeye başladık, inşallah o sanatçılarda daha da derinleşip onların tüm kariyerlerini kapsayabilecek bir seçkiye sahip olmak istiyoruz.

Leyla Gediz, treakki remixx

Evinizde sergilediğiniz eserlerin yerini sık sık değiştiriyor musunuz? Aldığınız eserlerle ne kadar süre birlikte yaşıyorsunuz ve ne sıklıkla ev-depo ya da odalar arası yerini değiştiriyorsunuz?

İşin en zor tarafı bu. Eserlerin taşınması, kaldırılan eserlerin bıraktığı izlerin boyanması, evde kimin hangi işi nerede görmek istediği -ya da istemediği-… Şu anda bir yeniden asma turundayız, bütün işler depoda, ne zamandır evde olmayan işleri getirmek istiyoruz. Bu değişimi sık sık yapamıyoruz ne yazık ki.

Bu tabii içimizi acıtıyor. Sadece bizim eserlerimiz değil, pek çok harika koleksiyondaki harika işler depolarda bekliyor. Bizim için en büyük mutluluk bu işlerin sergilenmesi. Böyle pek çok fırsata sahip olduk ve her seferinde de büyük keyif aldık.

Koleksiyonunuzu oluştururken profesyonel destek alıyor musunuz? Ya da yakın çevrenizde görüşlerine saygı duyduğunuz, fikrini aldığınız birileri var mı?

Bugüne kadar profesyonel destek almadık ama profesyonellerin bize büyük katkısı oldu. Ne zaman görüşlerine saygı duyduğumuz bir sanat profesyoneline rastlasak mutlaka fikir danışırız. Ben bu fikir alışverişlerinin son derece yapıcı ve yararlı olduğu görüşündeyim. Koleksiyonerlik çok şişirilmiş, içi biraz boş bir paye, sonuçta bizler amatörüz. Ben daima profesyonellerin tavsiyelerini dinlerim, onlardan olabildiğince çok şey öğrenmeye çalışırım.

Antonio Cosentino, Teneke Şehir
Antonio Cosentino, Teneke Şehir

Satın aldığınız sanat eserlerini nereden buluyorsunuz ve hangi eserleri alacağınıza nasıl karar veriyorsunuz?

Takip ettiğimiz sanatçılar var, bunların eski veya yeni işleri hep radarımızda. Galerileri, onların bulup çıkardıkları yeni sanatçıları izliyoruz. Tabii bienaller çok önemli, dünya sanatının nereye gittiğini takip etmeniz çok önemli. Bunun için de uluslararası yayınları izlemeniz gerekiyor. Tüm bu bilgi akışı içinde “işte budur” dediğiniz eserler oluyor, siz de gidip galeriyle konuşuyorsunuz. Bazen bir koleksiyoner arkadaşımız yeni bir sanatçıdan bahsediyor, bir karma sergide bilmediğiniz bir sanatçıyla karşılaşıyorsunuz ama arkada o bilgi birikimi olunca gördüğünüz işler konusunda hemen yargıya varabiliyorsunuz. Son bienal döneminde sevgili Hakan Çarmıklı’nın bir araya getirdiği sergide daha önce tanımadığımız sanatçılarla tanıştık ve bizim için çok anlamlı bir açılım oldu bu tanışma.

“Övünerek söylemek istiyorum, eserlerimiz arasında İstanbul Bienal’lerinde sergilenmiş pek çok eser var”

Hangi galerileri, fuarları ya da platformları takip ediyorsunuz?

Elimizden geldiğince tüm müze ve sanat merkezlerini, galerileri takip etmeye çalışıyoruz. Bizim iki mihenk taşımız var: İstanbul Bienali ve Salt. Bu iki kurumun seçkileri çok başka bir yerde duruyor bizim için. Övünerek söylemek istiyorum, eserlerimiz arasında İstanbul Bienal’lerinde sergilenmiş pek çok eser var.

Burada şunu da belirteyim, bir sanat alıcısının en önemli dostu, yardımcısı, yol göstericisi, gerektiğinde koruyucusu galerilerdir. Türkiye pek çok dünya standardında galerisi olan bir ülke, bu bakımdan biz alıcılar çok şanslıyız. Tavsiyem galericinizi dinleyin.

Canan, Nihayet İçimdesin

Dijitalleşme koleksiyonerlik anlayışınızı değiştirdi mi? Bir eseri online mecrada görüp alım yapıyor musunuz?

Eğer bir sanatçının işlerini çok iyi biliyorsanız yeni bir işini dijital ortamda görüp karar verebilirsiniz ama bu çok doğru bir yaklaşım mıdır tartışılır. Ben görsel sanatın fiziksel varlığını çok önemsiyorum, dolayısıyla en kavramsal işlerde bile o fiziksel varlıkla temasın olmasını isterim. Tabii bazı işler tamamen düşünsel/kavramsal boyutta işlenmişse o zaman dijital olarak görüp alabilirsiniz.

Bizim eser seçme/alma ritüelimizde dijitalleşmenin çok önemli bir etkisi oldu diyemem. Ama zaman içinde sanatın izlenmesi dijital mecraya daha çok kayacak, bunu da kabul etmemiz gerekiyor. Yine de gidebildiğimiz kadar müzelere, bienallere, sergilere gidelim diyorum.

Erinç Seymen, Bir Paşa’nın Portresi

“Sanatçıyla sanat felsefesini konuşma hakkınız olabilir ama onu sizinle ‘tanışmaya’ zorlamak, bunun sanat alıcısı-sanatçı ilişkisinin bir parçası olduğu zorlamasını kurmak yanlış”

Eserin ardındaki sanatçıyla tanışmak sizin için ne kadar önemli?

Koleksiyonerler arasında şöyle mitler var: “Sanatçılarla tanıştığımız için çok mutlu olduk” ya da “tanışmadığım bir sanatçının işini almam”. Sanatçı size işlerini anlatabilir, bu da çok değerli bir iletişimdir ama sanatçı bir insan olarak kendisini size satmıyor, dolayısıyla sevimli, hoşsohbet, “sevilesi” bir insan olmak zorunda değil. Siyasi görüşleri, dünya görüşü sizinkiyle uyuşmak zorunda değil. Sanatçıyla sanat felsefesini konuşma hakkınız olabilir ama onu sizinle “tanışmaya” zorlamak, bunun sanat alıcısı-sanatçı ilişkisinin bir parçası olduğu zorlamasını kurmak yanlış.

Bizim tanıştığımız için çok mutlu olduğumuz, sosyal olarak görüştüğümüz sanatçı dostlarımız oldu. Buna karşın işlerine ve sanat felsefelerine büyük hayranlık duyduğumuz, tanışıklığımızın olduğu ama bu profesyonel ilişkinin ötesine geçmediğimiz pek çok sanatçı oldu ve tabii bizde işleri olan ama hiç tanışmadığımız pek çok sanatçı da var.

Zeyno Pekünlü, erkek erkeğe, video

“Öğrenmeye zaman ayırmazsanız seçimlerinizin yanlış olması, pek övündüğünüz koleksiyonun da bu yanlış seçimlerin acınası bir seçkisi olması kaçınılmaz olacaktır”

Koleksiyonerliğe başladığınızdan beri zevkleriniz nasıl değişti? Sanat bilginiz nasıl gelişti ve güçlendi? Ayrıca o dönemden şimdiye sanat dünyasında nelerin değiştiğini düşünüyorsunuz?

Sanatı öğrendikçe sanata bakışınız ve zevkleriniz değişiyor. Bunun yanında siz insan olarak zaman içinde -inşallah olumlu yönde- değişiyorsunuz ve bu da her şeyinizi etkilediği gibi sanata bakışınızı da etkiliyor. Dolayısıyla zaman içinde aldığımız işlerin yönüne bakınca bu değişimi okuyabiliyoruz. Bu bazen “bu işi neden almışım?” noktasına varabiliyor ama genelde o dönemdeki sanata bakışınızı hatırlatan bir iz olarak kalıyor ve bu da koleksiyon denen kavramın bir parçası. Bugün bir günde bütün bir koleksiyon yapsanız -paranız varsa yapabilirsiniz- bu yirmi senede yapılmış bir koleksiyondan, iki koleksiyon da aynı kişi tarafından yapılmış olsa da, çok farklı olacaktır. İşte bu da zaman içinde bir şeyler biriktirmenin güzelliği galiba.

Sanat bilgisi zaman içinde gelişiyor tabii, özellikle de siz okumaya, yeni sergiler görmeye zaman ve enerji harcarsanız. Bir sanat izleyicisi için en büyük sermaye işte bu zaman ve çabadır diye düşünüyorum. Öğrenmeye zaman ayırmazsanız seçimlerinizin yanlış olması, pek övündüğünüz koleksiyonun da bu yanlış seçimlerin acınası bir seçkisi olması kaçınılmaz olacaktır.

Sanat dünyasını galeriler, müzeler, fuarlar olarak tanımlıyorsak bu çevrenin zaman içinde nasıl değiştiği beni çok da ilgilendiriyor diyemeyeceğim ama değiştiğini kabul ediyorum.

Vahap Avşar, Son Damla

Koleksiyonunuzu sergilediğiniz zamanlar oluyor mu, bu konuda görüşleriniz neler?

Bütün bu koleksiyon kurumunun en güzel ve doyurucu yanı koleksiyondan işlerin sergilenmesi. Biz çok şanslıyız ki koleksiyondan işler hem yurt içinde hem de dışında pek çok kez sergilendi. Bunların içinde en önemlisi 2015 yılında üç koleksiyondan, Agah Uğur, Bilge-Haro Cümbüşyan ve bizim koleksiyon, işlerin yer aldığı November Paynter ve Vasıf Kortun küratörlüğünde SALT Beyoğlu’nda yapılan sergiydi. “Her tercih diğer ihtimaller için bir dışlamadır” adlı bu sergiden görselleri https://saltonline.org/tr/1152/her-tercih-diger-ihtimaller-icin-bir-dislamadir adresinden görebilirsiniz. Böyle sergileri gezip insanların bu işleri izlemelerini, işlere tepkilerini görünce çok mutlu oluyorsunuz. Bizim için çok özel bir andı. Yine böyle bir fırsat olursa elbette mutlaka değerlendirmek isteriz.

Emre Hüner, Boumont 1
Emre Hüner, Boumont 2

Okuyuculara Kolekta üzerinden yakın takibe alınacak sanatçılar önermenizi istesek hangi isimleri söylersiniz?

Ben çok beğendiğim sanatçıları sayayım: Antonio Cosentino, Canan, Erinç Seymen, Burak Delier, Elmas Deniz, Extramücadele (Memed Erdener) Emre Hüner, Banu Cennetoğlu, Aslı Çavuşoğlu, Didem Erk, Leyla Gediz, Şener Özmen, Zeyno Pekünlü, Gözde Türkkan, Yusuf Sevinçli, Serkan Taycan, Leman Sevda Darıcıoğlu, Erkan Özgen, Hera Büyüktaşcıyan. Bunlar ilk aklıma gelen isimler tabii.

Son dönemde takip ettiğiniz sanatçılar kimler?

Kadın sanatçılar. Son dönemde en çok dikkatimi çekenler: Didem Erk, Leman Sevda Darıcıoğlu ve Hera Büyüktaşcıyan.

Henüz hiç eser almamış birine ya da genç koleksiyonerlere tavsiyeleriniz ne olurdu?

İşi koleksiyona vardıracak kadar hevesliyim, uzun soluklu bir maceraya hazırım diyenlere tavsiyem okumaya, sergi gezmeye, kısacası öğrenmeye başladıktan sonra altı ay – bir yıl bir şey almasınlar. Bunu almak istedim diye notlar alsınlar ama eserleri satın almasınlar. O süre sona erdiğinde ilk tercihlerinden uzaklaşmış olduklarını görecekler. Parayla öğrenmesinler, öğrensinler, para harcamak kolay.

Aynı zamanda SAHA Derneği’nin Kurucu Başkan Yardımcısı’sınız. Bize buradaki çalışmalarınızdan ve derneğin misyonundan bahsedebilir misiniz?

SAHA Sevgili Füsun Eczabaşı’nın bizlere liderlik ederek ortaya çıkardığı harika bir inisyatif. Kuruluşunda yer almaktan, bir parçası olmaktan büyük gurur duyduğum bir sanat kurumu. İnanıyorum ki SAHA’nın destekleri sayesinde Türkiyeli güncel sanat dünyada çok daha görünür oldu.

Sanata ilginiz olduğu kadar edebiyatla da ilgilisiniz. Hem de üretim kısmında. Bize şimdiye dek yayımlanan kitaplarınızdan bahsedebilir misiniz?

İki romanım yayımlandı. İlkine (Hodbinler) trajik bir vodvil diyebiliriz, erkeklerin aşık olunca içine düştükleri hâlleri biraz da alayla anlatan bir hikâye. Gerçeküstücü bir tarafı var, roman içinde roman, edebiyat ve edebiyatın manası gibi konular giriyor işin içine. Dediğim gibi, daha çok istihza dolu bir hiciv.

İkinci romanım “Likit Ruh”da da gerçeküstücü bir yan var, ama bir yanıyla da çok gerçekçi bir hikâye. İçinde birkaç aşk hikâyesi ve hayata tutunmaya çalışan insanların hikâyesi var. Çok karakterli, hızlı geçişlerin olduğu bir roman oldu. Şimdi de üçüncü üzerine çalışıyorum ama henüz çok başlarda.

Sitemize giriş yaparak kişisel verileriniz, site kullanımınızı analiz etmek, sosyal medya özellikleri ve reklamları kişiselleştirmek amacıyla çerezler aracılığıyla işlenmektedir. Detaylı bilgi için Çerez Politikası Metni’ni okuyabilirsiniz. Anladım butonuna tıklayarak açık rıza beyanında bulunmuş olursunuz.