İbrahim Örs
Hakkında
İbrahim Örs resminin temel izleği de bir nevi bağlam değiştirme arayışı biçiminde yorumlanabilir. Başka bir deyişle Örs’ün yapıtlarında vurgulanan ana düşünce “transpozisyon”dur. Bu yapıtlarda bilinçli olarak standart geometrik şekiller aracılığıyla soyutlanıp kurgulanan “sarmal yinelemeli” biçimlenim ya da konfigürasyonlar, izleyiciyi ruh ve madde arasındaki geçişin gizemleriyle yüz yüze getirmektedir.
Örs, portreler, figürler, natürmort ve atlar gibi doğadan esinlendiği kompozisyon düzenlemelerinin yanı sıra gündelik hayatın sosyal jestlerine ve saltolarına gönderme yaptığı kurmaca yapıtlarıyla sanat çevresinde belli bir yer tutar. Gerek doğadan bire bir aldığı temsili nesneleri, gerek gündelik spontane ifadeleri yansıttığı portre ve figürleri ve gerekse kimi mitolojik öykülerde yer alan Barok çağrışımları ile Örs, ele aldığı konuları lengüistik bir tutumla biçimlendirir. Bu yönüyle Örs’ün yapıtları, postmodern toplum kuramı ve sanatında sıkça karşılaşılan metinlerarasılık/resimlerarasılık gibi ifade çözümlemelerine ilişkin özgün bir yöntem olarak değerlendirilebilir.
Örs, çalışmalarının bir bölümünü sanat tarihinde daha önce yapılmış (öncel) eserlerle ilişkilendirirken mitolojik nesneleri, efsanevi bedenleri ve antik figürleri, daha da ötesi büyük klasik sanatçıların yaptıklarını, resimlerarası eğilimlerden yola çıkarak yeniden resmetmekte, bu eserleri tekrar sanat çevresinin gündemine oturtmaktadır. Sanatçı kimi çalışmalarında sanat tarihinin klasiklerini yan yana getirerek izleyicilerde yeni bir farkındalık yaratmakta; bu yapıtların temel özelliklerinden yola koyularak eski resimleri, çalışmaları içinde dönüştürüp kendi sanatsal manifestosunu oluşturmaktadır. Bu yaklaşım, bir anlamda öykünme (pastiche), başka bir bağlamdaysa bir uyarlama olarak yorumlanabilir. Sanatçının, bir başka sanatçının biçemini ya da özgün bir yapıtın içeriğini kendi yapıtına uyarlayıp dizgeleştirerek tekrar dolaşıma sokmak istemi, özellikle söylen (mythe) bağlamında özgün bir konstrüksiyon ve yeni bir biçimlenim modeli ortaya çıkarmasıyla mümkün olmuştur.
Sanatçının mitolojik alıntılarla kurguladığı çalışmalarının yanı sıra kimi çalışmalarında resmin içine yazılar ve kaligrafik bir takım kodlar eklemlemek suretiyle, üst üste bindirilmiş plastik katmanlar oluşturduğu gözlenmektedir. Örs’ün mitlerden alıntıladığı kodlar ve öğeler başta olmak üzere içine yazı eklemlediği çalışmalarına bu açıdan bakıldığında, konularının Claude Levi-Strauss’un (1908-2009) yapısalcı yaklaşımıyla bağdaşır bir edimle örüntülendiği görülür. Örneğin Örs, yapıtlarında, Batı Anadolu/Bergama Uygarlığında sıkça kullanılan sentor (centaurus) gibi at ve insan birleşimi mitolojik varlıkları farklı bir plastik yorumla yeniden biçimlendirmektedir. Öte yandan “Ah Minel Aşk” yazıları ile İslam kaligrafisine; bir takım harfler ve şifreler aracılığıyla Uzakdoğu kaligrafisine; “Âdem ile Havva” adlı çalışmasında ise Alman Rönesans Ressamı Lucas Cranach’a (1472-1553) atıfla klasik resim sanatına göndermelerde bulunmaktadır. Diğer taraftan “Büyü”, “Burak” ve “At Üzerinde” gibi kimi çalışmalarında ise Anadolu efsaneleri ile halk resimlerini birleştirdiği bir stratejiden de bahsedilebilir.
Örs’te özdeşlik (identity), resmin matematik yapısına yeni geometrik önermeler sunan; sanatsal kimliğini yinelemeli bir dilin yanı sıra devimsel bir “kinestetik” duyguyla ifade eden bütünsel bir yapıda kendini bulur.
Örs, yapıtlarında, zemin üzerinde üst üste düzenlediği katmanlar aracılığıyla resme derinlik izlenimi vermiş, sanatın olanaklarını, geleneksel perspektifin dışında, hatta ve hatta Kübizm’in kurduğu yeni avangardın ötesinde kullanılmıştır. Örs’ün bakış açısı, doğadan alıntılarla örülmüş sanatsal temsil statükosunu reddeder gibi görünse de sağlam bir desen ve pentür yetkinliği aracılığıyla espas ve kurguda bir adım daha öteye giderek, modern bir simya oluşturmuştur. Dış gerçekliği tuvale farklı bir biçimde yansıtarak izleyicinin ruhsal gözlemini değiştiren ressamın söz konusu biçim-bozmalar aracılığıyla ulaştığı yeni yapılar özgünlük ve tekillik (singularity) olarak kabul görüyorsa, bu rastlantı değildir; tamamen sanatçının sanatsal yetkinliğinin sonucudur.