Jaune marka ortağı, yoga eğitmeni ve koleksiyoner Edwina Sponza, sanata dair ilk anılarının ailesinin mücevher atölyesine uzandığını söylüyor. Motivasyonunun kâr etmek olmadığını, işin kendisine dokunması, bir hissini veya görüşünü tercüme etmesi gerektiğini ekliyor. Sponza ile koleksiyonerlik serüvenini, seçkisindeki eserleri ve genç koleksiyonerlere tavsiyelerini konuştuk.
Röportaj: Burcu Dimili
Sanata dair hatırladığınız ilk anınız nedir? Sanatla nasıl tanıştınız?
Sanata dair ilk anılarım ailemin mücevher atölyesine uzanıyor. Görsel anlamda sanat benim için ilk olarak ailemin işiyle şekillendi diyebilirim. Sanırım ailemde olan estetik göz bu şekilde gelişti bende de. Bir mücevherin çizimi, yapımı vs zamanla sanatsal her türlü platforma çekilmemi sağladı.
Koleksiyonerlik serüveniniz ne zaman ve nasıl başladı?
Gerçek anlamda koleksiyonerlik serüvenim 2003 yılında Galeri Apel’de bir karma sergiye gitmemle başladı. O sergide Yıldız Sermet’in “İstanbul” işini gördüm, aşık oldum ve aldım. İlk aldığım iştir. Eserdeki ince işçilik, kırılganlık, zariflik beni en çok etkileyen unsurlar oldu. Dokununca kırılacak kadar ince bir işti ve kendimi bu sebeplerden ötürü çok yakın hissettim.
“Motivasyonum ilk başta hiçbir zaman ‘kâr etmek’ olmadı”
Koleksiyonerliğinizin arkasındaki ana motivasyon nedir? Koleksiyonunuzu oluştururken ve eser alırken nelere dikkat ediyorsunuz?
Benim motivasyonum ilk başta hiçbir zaman “kâr etmek” olmadı. “Bu iş değerlenir”, “bu sanatçı değerlenecek” bu sebeple almam lazım demedim hiçbir zaman. İşin bana dokunması, bir hissimi veya görüşümü tercüme etmesi gerekiyor. Zaten bu motivasyonla yola çıktığınız zaman bir şekilde “o” iş geliyor sizi buluyor, buluşuyorsunuz bir şekilde.
“İşin bana dokunması, bir hissimi veya görüşümü tercüme etmesi gerekiyor”
Koleksiyonunuzda kaç eser yer alıyor? Seçkinizde hangi isimler var? Eserlerin dağılımı evin bölümlerine göre nasıl konumlanıyor? Örneğin salonunuzda, çalışma odanızda, yatak odanızda ya da çocuk odalarınızda hangi eserler yer alıyor?
Canan Tolon, İnci Eviner, Alev Ebuzziya, Ebru Döşekçi, Seçkin Pirim, Nermin Kura, Nermin Er, Halil Vurucuoğlu, Mübin Orhon, Güneş Terkol, Erol Akyavaş, Jaume Plensa, Idris Khan, Do Ho Suh, Gözde İlkin, Nilbar Güreş, Extramücadele, Leyla Gediz, Volkan Aslan, Necla Rüzgâr, Elif Uras… Özel bir dağılım yapmıyorum genelde. Büyük işler, duvar müsaitliği sebebiyle salonda ama diğer işleri görmeyi sevdiğim, görebileceğim ve tadını çıkarabileceğim yerlere yerleştiriyorum. Büyük Canan ve İnci salonda mesela. Çocuk odalarına, temaları sebebiyle, Nermin Er’leri yerleştirdim.
Bu eserlerden sizin için özel bir hikâyesi olan varsa anlatabilir misiniz?
Leyla Gediz benim için özel diyebilirim. O zaman Galerist yeni açılmıştı ve Leyla’nın sergisi vardı. Murat Pilevneli çağdaş sanatla o dönem galeride döktürüyor. 🙂 İkili bir portreyi çok çok severek aldım. Bir de Volkan Aslan’ın iki işi var bende; küçük olan benim için çok özel. Özel bir hatırası var, yeri her zaman ayrıdır.
“Farkında olmadan kadın sanatçılara elim daha çok gidiyor diyebilirim”
Koleksiyonunuzu özetlemeniz gerekse nasıl anlatırdınız? Topladığınız belirli bir sanat türü var mı?
Çağdaş sanat ve daha çok Türk sanatçı topluyorum tabii ki. Bir ara modern de alıyordum ama artık yönelmiyorum. Dediğim gibi bir kalıba sokamam ya da bir sıfat veremem ama sanırım farkında olmadan kadın sanatçılara elim daha çok gidiyor diyebilirim. Bu da beni çok mutlu ediyor.
Evinizde sergilediğiniz eserlerin yerini sık sık değiştiriyor musunuz? Aldığınız eserlerle ne kadar süre birlikte yaşıyorsunuz ve ne sıklıkla ev-depo ya da odalar arası yerini değiştiriyorsunuz?
İşlerin yerini genelde değiştirmem. Depo gibi bir yerde hiç işim yok. Yazlık bir evimiz var çocuklarla, oraya da severek eser alıyorum. Şimdiye kadar bir iki kere değerlenen işlerimi satıp daha çok istediğim ya da hayalimde olan bir eser almışlığım var ama onun dışında genelde bütün aldığım eserlerle başından beri birlikte yaşıyorum.
Koleksiyonunuzu oluştururken profesyonel destek alıyor musunuz? Ya da yakın çevrenizde görüşlerine saygı duyduğunuz, fikrini aldığınız birileri var mı?
Sanat danışmanı Isabella Icoz, çok yakın arkadaşım ve ara ara ondan destek alıyorum. Ama genelde dediğim gibi sevdiğim işleri maddi değerlerini gözetmeden alıyorum.
“Eser alırken ki tek kriterim işi sevmem ve bana dokunması”
Satın aldığınız sanat eserlerini nereden buluyorsunuz ve hangi eserleri alacağınıza nasıl karar veriyorsunuz?
Türkiye’de neredeyse bütün galerileri takip ediyorum, sergilerine gitmeye çalışıyorum. Gidemeyeceksem eğer mutlaka bağlantıya geçip öğreniyorum, araştırıyorum vs. Eser alırken ki tek kriterim işi sevmem ve bana dokunması diyebilirim.
Hangi galerileri, fuarları ya da platformları takip ediyorsunuz?
Frieze, Art Basel, Fiac, Contemporary İstanbul, BASE ve siz gibi platformları, Venedk Binali vs.
Dijitalleşme koleksiyonerlik anlayışınızı değiştirdi mi? Bir eseri online mecrada görüp alım yapıyor musunuz?
Eğer sergisine gidemeyeceksem online platformda iş aldığım oldu evet. Hayat o kadar hızlı ki maalesef bazen ayak uydurmak zorunda kalıyorsunuz ama tabii ki fiziksel olarak dahil olmak, incelemek, o işi yaşamak bambaşka bir tat.
“Sanatçıyla tanışmak bence harika bir şey”
Eserin ardındaki sanatçıyla tanışmak sizin için ne kadar önemli?
Sanatçıyla tanışmak bence harika bir şey. Aldığınız veya almak istediğiniz eserle ilgili bambaşka detaylar öğrenebiliyorsunuz. Hikâyeyi, onu yazandan dinlemek gibi. Keşke hepsiyle tanışma fırsatı olsa, ne büyük şans olurdu.
Koleksiyonerliğe başladığınızdan beri zevkleriniz nasıl değişti? Sanat bilginiz nasıl gelişti ve güçlendi? Ayrıca o dönemden şimdiye sanat dünyasında nelerin değiştiğini düşünüyorsunuz?
İlk başlarken tabii ki daha naif ve daha az bilgiye sahip oluyorsunuz. Zamanla konu üzerinde çalışma, öğrenme, bilgi sahibi olma seviyeniz yükseldikçe, her şeye olduğu gibi, sanata da bakışınız değişiyor, yoğruluyor ve sizin karakterinize daha yakın hâle geliyor. Mesela çağdaş sanatla ilgili bilgim daha çok ama özellikle Türkiye’de bu yöndeki ilerlemeler, gelişmeler benim de bu konudaki büyüme yolculuğuma çok dokundu, faydalı oldu.
Son aldığınız eser bilgisini bizimle paylaşabilir misiniz? Bu eserde sizi yakalayan şey neydi?
Alev’in sarı bir çanağını aldım en son. Hayatta en sevdiğim renk sarı ve hep hayalimdi.
Koleksiyonunuzu sergilediğiniz zamanlar oluyor mu, bu konuda görüşleriniz neler?
Hiç sergilemedim ama özellikle istemediğim için değil, hiçbir zaman gündem olmadı hayatımda. Karşı değilim; bir nebze de olsa sanatın sevilmesine, daha büyük kitlelere ulaşmasına faydam olacaksa neden olmasın.
Son dönemde takip ettiğiniz sanatçılar kimler?
Özellikle takip ettiğim bir sanatçı yok. Genelde galerilerin açtığı tüm sergileri takip etmeyi ve bildiğim veya bilmediğim tüm sanatçıları tanımayı, araştırmayı seviyorum.
“Sanat bir insanın hayatındaki en güzel, en zengin değerlerden biri bence”
Henüz hiç eser almamış birine ya da genç koleksiyonerlere tavsiyeleriniz ne olurdu?
Bu serüvene yeni atılanlara heyecanlarını yitirmemelerini tavsiye edebilirim. Okusunlar, araştırsınlar, her köşe bucaktaki galeri veya sanat platformuna göz atsınlar, dahil olsunlar. Sanat bir insanın hayatındaki en güzel, en zengin değerlerden biri bence. Girdikçe çıkamamak da ayrı bir mutluluk kaynağı.
Ayrıca yakın zamanlı başka projeleriniz varsa sizden dinlemek isteriz.
Evet bir projem var; para biriktirip pembe rengi minik Alev çanağı almak. 🙂