Ömer Tavşanoğlu: “Sanat ile insan adeta kendini keşfe çıkıyor”

İnşaat mühendisi, sosyal girişimci, koleksiyoner, Assos Doğa ve Turizm A.Ş. kurucu ortağı Ömer Tavşanoğlu; kişisel bellek, kentsel dönüşüm, kentsel hafıza, mimari, çevre ve ülke sorunları, teknoloji ve kültür iletişimi konularını içeren, sürekli değişen ve gelişen bir seçki oluşturmaya gayret ettiğini söylüyor. Tavşanoğlu ile koleksiyon dinamiklerinden takip ettiği sanatçılara uzanan bir sohbet gerçekleştirdik. 

Röportaj: Burcu Dimili 

Solda: Hüseyin Demirbaş (Davud Üçlemesi),Ortada: Seydi Murat KOÇ (Zeus), Hüseyin Demirbaş ( Davud Detay) , sağ üstte Tayfun Gülnar (Oksijensiz), Mert Ege Köse (Heykel)
Solda: Hüseyin Demirbaş (Davud Üçlemesi),Ortada: Seydi Murat KOÇ (Zeus), Hüseyin Demirbaş ( Davud Detay) , sağ üstte Tayfun Gülnar (Oksijensiz), Mert Ege Köse (Heykel)

Sanata dair hatırladığınız ilk anınız nedir? Sanatla nasıl tanıştınız? 

Sanata dair hatırladığım ilk iki anımı paylaşmak isterim. Sanat eserinin satın alınabilir bir şey olduğunu anlamam, beş altı yaşlarındayken annemin kardeşim ve bana resim yaptırması, ardından iş yerine götürüp bir kısmını iş yerindeki arkadaşlarının satın aldığını söylemesi ile başladı. Aslında resimleri alan yoktu. Biz bu şekilde resim yapmaya motive oluyor, enerjimizi, duygu ve düşüncelerimizi resme yansıtarak, sanata yönelmiş oluyorduk. Bu hayatımda ilk kez açılan resim yapma uğraşı vasıtasıyla sanatla ilk tanışmamdı.

İkinci anım ise ortaokulda. Ankara Atatürk Anadolu Lisesi’nde orta ikinci sınıfta okurken, resim öğretmenimiz rahmetli Ressam Mehmet Başbuğ ile ilgili. Derslerde resim yapmanın ve genel sanat bilgileri edinmenin dışında, sergileri gezip bizi etkileyen eserleri ve sergiler ile ilgili genel görüş ve izlenimlerimizi yazmamızı isterdi. Bu şekilde Ankara Zafer Çarşısı Güzel Sanatlar Galerisi’ni düzenli olarak ziyaret etmeye başladım. Sergi gezme, sergi gezerek gözü eğitme, estetik bir bakış kazanma bilincim bu şekilde gelişti diye düşünüyorum. O tarihten sonra düzenli olarak sergi gezme ve sanat ile bu çerçevede sürekli iletişim kurma sürecim başladı. Lise yıllarımda ise müzeleri bilinçli olarak gezmeye başladım. Bu dönemde Ankara Resim ve Heykel Müzesi’ni birkaç defa gezdiğimi ve her seferinde keyif aldığımı çok net olarak hatırlıyorum. Lisede artık sanat dünyasını Milliyet Sanat dergisinden takip etmeye başlamıştım. Sanat sevgisi ve takibi okul pikniğine sanat dergisi götürme düzeyine gelmişti. Bu konu hâlâ lise arkadaşlarım arasında espri konusu olarak devam eder.

 

Sol üst: Muhittincan, Sağ Üst: Rana Balca Ülker, Sağ alt: Seydi Murat Koç, Kitaplık üstü Muhittincan (Ölü taşları), kitaplık içi: Sema Öcal ( Nazım Hikmet ve Turgut Uyar portreleri) Seçil Erel ( Kitaplık içi soyut iş)
Seydi Murat Koç

“Kendimi bir koleksiyonerden ziyade sanatsever olarak tanımlıyorum” 

Koleksiyonerlik serüveniniz ne zaman ve nasıl başladı?

Öncelikle kendimi bir koleksiyonerden ziyade sanatsever olarak tanımlıyorum. Müze ve sergi gezmeye başlamamı takiben, öncelikle Türk ressamların reprodüksiyonlarını toplamaya ve odama asmaya başladım. Lise birinci sınıf yazında aldığım, Nemrut Dağı’ndaki heykellerden Zeus büstü, ilk aldığım replika heykeldir. Üniversitede yurt dışı seyahatlerim başladı. Bu seyahatlerde ise modern ve çağdaş sanat ile ilgili müzeleri ziyaret etmeye, sergi afişleri toplamaya ve yine sevdiğim ressamların reprodüksiyonlarını almaya başladım. Ayrıca bu dönem sanat tarihi, sanatçı kitapları/biyografileri ve sanatçı mektupları okumaya başladığım dönemdir. Ferit Edgü’nün sanat eleştirilerinden ve bilhassa Fikret Mualla ile ilgili yazdıklarından çok etkilendiğimi hatırlıyorum. Sanat tarihi ve sanatçı kitaplarını hem okuyor hem de sanat kitaplığı oluşturuyordum. İsimleri hafızamda tutabilme ve ilişkilendirebilme yetimin de bu kitapları okumamda, hafızamda kayıt altına almamda ve ileride çok faydasını göreceğim şekilde birbirleri ile ilişkilendirmemde bana çok yardımcı olduğunu söylemek isterim.

Sanatla haşır neşir olma yolculuğumda beni etkileyen dönemlerden bir tanesi de ODTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü’nde son sınıfta okuduğum zamanlardı. Üniversitedeki son senem içinde geniş bir öğrenci grubu ile Fransa’ya yaptığımız teknik gezi sırasında hem henüz o dönemde ülkemizde nadir rastlanan modern ve organize şantiyeleri ziyaret ediyor hem de Paris’teki çağdaş yapıları ve müzeleri yakın arkadaşlarım ile gezerek, teknik gezileri aynı zamanda eğlenceli sanatsal keşiflere dönüştürüyorduk. Bu geziyi birlikte yaptığımız inşaat mühendisliği hocamız Dr. Erhan Karaesmen, beni ve sanat konusunda ilgili birkaç arkadaşımı o dönem Paris’te yaşayan arkadaşı ve aile dostu Sanatçı Selim Turan ve Şahika Turan’ın evlerine ziyarete götürmüştü. Bu ziyaret, sanatı daha da sevmemde ve sanatçı yaşamını kısa süreli de olsa gözleyerek fikir edinmemde çok faydalı olmuştur. Selim Turan’ın evinde ve atölyesinde yaptığı resimleri, heykel maketlerini görmenin heyecanını hâlâ daha hatırlayabiliyorum ve hissediyorum. Nitekim, o dönemde Selim Turan’ın evinde maketini gördüğüm “Sarıkız” heykelinin, ilerleyen zamanlarda Ankara Kurtuluş Parkı’na yerleştirilmesine tanık olmak, hayata hazırlanan bir üniversite öğrencisi olarak beni çok etkilemişti. Yıllar sonra Sabancı Müzesi’nde açılan Selim Turan sergisi de benim o yıllara dönmeme vesile olmuştu.

Sol Üst: Seçil Erel (Small World), Sağ : Gizem Çeşmeci,Cam Heykel: Hale Feriha Hendekçigil, soldaki heykel:Mert Ege Köse
Mert Ege Köse
Gizem Çeşmeci
Gizem Çeşmeci

İlk aldığınız eser hangisiydi? Eserde sizi yakalayan şey neydi?

Üniversiteyi bitirip, kendi paramı kazanmaya başladıktan sonra aldığım ilk eserler Endonezya’da Balili çağdaş sanatçılardan aldığım ve çerçeveleri ile birlikte bayağı bir zorlukla Türkiye’ye getirdiğim iki adet eserdi. Hem renkleri hem figürleri ile ilk görüşte beni çok etkileyen bu eserler, Bali’nin doğası, hayvanları ve insanlarını anlatan figüratif işlerdi. Ayrıca Adnan Turani’nin Don Kişot temalı işi de Türkiye’de müzayededen aldığım ilk işlerden biridir. Adnan Turani’nin “Don Kişot” işi, beni yıllar önce üniversite ikinci sınıfın yaz aylarında ODTÜ Mimarlık Öğrencileri ile birlikte gittiğimiz bir aylık Avrupa turunun Barselona durağında ziyaret ettiğimiz Picasso Müzesi’ndeki Picasso’nun “Don Kişot” eserine götüren bir işti.

Sol üst: Ergin İnan Sol Alt: Burak Kutlay, Sağ üst: Hüseyin Demirbaş, Sağ alt: Elifko, Sağ duvar üst Erdinç Babat, Sağ duvar alt: Erdinç Babat, Seydi Murat Koç, Masa üstü: Hüseyin Bütüner, Göksu Gül, Burçin Erdi, Hüseyin Demirbaş
Sol üst: Burak Kutlay, Sağ alt: Elifko. Masa üstü: Hüseyin Bütüner, Göksu Gül, Burçin Erdi, Hüseyin Demirbaş
Erdinç Babat, Seydi Murat Koç

“Sanat sevgimin arkasındaki ana motivasyonun merak, samimiyet, seyahat ve sanat tarihi okumalarım sonucu oluşturduğum birikim ile estetik bakışı korumam ve sürekli tazelemem olarak niteleyebilirim” 

Koleksiyonerliğinizin arkasındaki ana motivasyon nedir? Koleksiyonunuzu oluştururken ve eser alırken nelere dikkat ediyorsunuz?

Biriktirme ve toplama işinin arkasındaki ana motivasyonun merak, kendini keşfetme, samimiyet ve farklı bakma yaklaşımı olduğunu düşünüyorum. Benim kuşağımdaki çocuklar ilk önce pul koleksiyonu yapıyorlardı. Ben pul konusunda çok farklı bir şey yapamayacağımı düşünürdüm. Ortaokul sürecimin başında yatılı okuduğum dönemde, her hafta sonu evci çıkmak için otobüs ile seyahat ettiğim için şehirlerarası otobüs biletleri biriktirmeye başlamıştım. Her hafta sonu yaptığım bu seyahatlerde farklı otobüs firmalarının biletlerini toplamak için çaba harcamak hem hoşuma gidiyor hem de seyahat içinde başka bir seyahate çıkıyor gibi oluyordum.

Sanat sevgimin arkasındaki ana motivasyonun merak, samimiyet, seyahat ve sanat tarihi okumalarım sonucu oluşturduğum birikim ile estetik bakışı korumam ve sürekli tazelemem olarak niteleyebilirim. Sanat ile insan adeta kendini keşfe çıkıyor diye düşünüyorum. Sanat sevgimin en belirgin meyvesi ise belirli temalar ve konularda beğendiğim ve biriktirdiğim eserlerin, benimle ve birbiri ile iletişim kurması olduğunu düşünüyorum. Mekân ve dönem hafızasına olan ilgimin sanatta arayışlarımı biçim-konu olarak ülkenin ve dünyanın kaygı ve sorunlarıyla ilişki kuran, dönemini yansıtan eserleri aramaya ve aralarında sevdiğim işleri misafir etmeye yönlendirdiğini belirtebilirim. Pandemi sürecinden önce belirli bir program çerçevesinde çok sayıda sergi ziyaret etmeye çalışıyordum. Şimdi bu ziyaretler daha sınırlı olarak dijital ortama taşındı. Beğendiğim işlerin sanatçılarını uzun dönemli takip etmeyi seviyorum. Genellikle araştırdığım ve beğendiğim sanatçılarla tanışıp sohbet ettikten sonra eserlerini almayı tercih ederim. Eser alırken müzayededen ziyade, galerilerden veya galeri bağlantısı olmayan sanatçıların direkt kendisinden almayı tercih ediyorum, bunun da her iki taraf için daha samimi ve daha doyurucu bir iletişim olduğunu düşünüyorum.

Ekin Su Koç

“Eser sayısından ziyade işlerin niteliği ve birbirleriyle kurdukları ilişki beni etkiliyor”

Koleksiyonunuzda kaç eser yer alıyor? Seçkinizde hangi isimler var? Eserlerin dağılımı evin bölümlerine göre nasıl konumlanıyor? Örneğin salonunuzda, çalışma odanızda, yatak odanızda ya da çocuk odalarınızda hangi eserler yer alıyor?

Eser sayısından ziyade işlerin niteliği ve birbirleriyle kurdukları ilişki beni etkiliyor. Eserler artık evlere, ofislere sığmayacak sayıda ve büyüklükte olduğu için ayrıca sanat için oluşturduğum bir mekânda sergileniyor. Evde bulunan işleri eşim ve çocuklarımla konuşarak seçip asıyoruz. Ev, ofis ve diğer mekânlar arası resimler dolaşıp değiştikçe çocuklarım “baba evi galeriye/müzeye çevirdin” diye şaka yapmaya bile başladılar. Koleksiyonumun ana eksenini 1980’lerden sonra üretilmiş eserler, ağırlıklı olarak da genç sanatçıların işleri oluşturuyor.

Esra Satıroğlu

“İstediğiniz ve beğendiğiniz işler bir şekilde gelip sizi bulur”

Bu eserlerden sizin için özel bir hikâyesi olan varsa anlatabilir misiniz?

Aslında bütün işlerin ve sanatçıların bende farklı hikâyeleri var. Seydi Murat Koç’un ODTÜ’nün 60. yıl sergisinde sergilenen “Teğet” serisinden AKM ve Haydarpaşa işlerini sergi açılmadan önce beğenmiştim ve sergi sonrası Ankara’daki ofisime götürmek için teslim alacaktım. Bu işlerden biri, bir müze koleksiyonu için de seçildi ve o zaman daha yeni tanıştığım sanatçı bu konuyu biraz da çekinerek benimle paylaştı. Seydi Murat Koç ile aramızda “Senin için daha doğru olanı eserin müze koleksiyonuna girmesi ise, benim için de doğru olan odur” diye bir konuşma olduğunu hatırlıyorum. Birkaç ay sonra o müze koleksiyonu için başka resimler seçildi ve benim için değerli ve önemli olan bu iki iş koleksiyonuma geri döndü. Bu anı bende, bir nevi karma kavramında olduğu gibi, istediğiniz ve beğendiğiniz işler bir şekilde gelip sizi bulur düşüncesini pekiştirdi.

Bir diğer beni etkileyen resim ve sanatçı hikâyesi ise Seçil Erel’in Ankara Siyah Beyaz Galeri’de sergilenen sergi ile aynı isme sahip “Kuş Bakışı” işiydi. Serginin son günü ya da bitişinin bir gün sonrası sergiyi görmek için, havaalanına gitmeden önce çok hızlı bir şekilde galeriye uğramıştım. Fakat geç kalmışım, sergi bitmiş eserler toplanmış ve sanatçıya gönderilmişti. Sonra sanatçının Merkür’de başka bir sergisi oldu. O sergiyi de gördüm ve diğer işlerini de çok beğendim. Sergi metinlerini ve sanatçı ile ilgili yazılan diğer yazı ve metinleri okumaya başladım. Sanatçının son sergisi arkadaşım Eda Tekcan’ın o zaman Kızıltoprak’daki galerisi IMOGA’da açıldı ve sanatçı kitabı yayımlandı. Galeriyi gezerken, Seçil’in atölyesi o dönem çok yakında olduğu için tesadüfen uğradığında tanışma fırsatı bulduk. O gün, o sergide olmayan fakat sanatçı kitabının kapağındaki, benim Siyah Beyaz Galeri’de göremediğim 140cm x 840 cm ebadındaki müthiş işini almaya karar verdim. Kendisi ile konuşup, o işi aldım. O eser, benim koleksiyonumdaki mihenk taşı işlerden biri oldu. Sanatçı ile dostluğumuz ve arkadaşlığımız o günlerde başladı, defalarca atölyesini ziyaret edip sohbet etme şansım oldu. Seçil şu anda İngiltere’de yaşıyor ve üretiyor. Bizim dostluğumuz ve arkadaşlığımız ise devam ediyor.           

Ortadaki resim: Zafer Malkoç

“Kişisel bellek, kentsel dönüşüm, kentsel hafıza, mimari, çevre ve ülke sorunları, teknoloji ve kültür iletişimi konularını içeren; resim, heykel, fotoğraf, medya işlerinden oluşan, sürekli değişen ve gelişen bir seçki oluşturmaya gayret ediyorum”

Koleksiyonunuzu özetlemeniz gerekse nasıl anlatırdınız? Topladığınız belirli bir sanat türü var mı?

Koleksiyonumdaki sanatçı ve işlerin hepsinin kendine göre benimle ve birbirleriyle ilişki ve iletişimleri olduğunu düşünüyorum. Kişisel bellek, kentsel dönüşüm, kentsel hafıza, mimari, çevre ve ülke sorunları, teknoloji ve kültür iletişimi konularını içeren; resim, heykel, fotoğraf, medya işlerinden oluşan, sürekli değişen ve gelişen bir seçki oluşturmaya gayret ediyorum.  Hafıza, zaman ve mekân ilişkilerini geleneksel yöntemlerle teknoloji iş birliği içinde işlemiş, zaman içinde kendi kendini inşa eden bir yapı diyebilirim koleksiyonum için.

Evinizde sergilediğiniz eserlerin yerini sık sık değiştiriyor musunuz? Aldığınız eserlerle ne kadar süre birlikte yaşıyorsunuz ve ne sıklıkla ev-depo ya da odalar arası yerini değiştiriyorsunuz?

Koleksiyonumdaki işlerin birçoğunun ev içerisinde, ev ile ofis arasında, depo ve sergileme mekânları arasında gidiş gelişleri çok olur. Ev ve ofisimdeki bazı işlerin yeri ise sabittir. Depoda tutmak yerine sürekli hareketi, birlikte yaşamayı, resim ve heykellerin birbirleriyle iletişim kurmalarını önemsiyorum. Bu hoşuma gidiyor.

Hüseyin Demirbaş, Özlem Çetin

Koleksiyonunuzu oluştururken profesyonel destek alıyor musunuz? Ya da yakın çevrenizde görüşlerine saygı duyduğunuz, fikrini aldığınız birileri var mı?

Profesyonel destek almıyorum. Okumayı, sürekli sergi gezmeyi, sanat tarihçiler, sanatçılar, küratörler ile sohbet etmeyi ve kendi bakışımı, sanat evrenimi genişletmeyi seviyorum. Sanatçıları ve galerileri uzun süreli takip ederim. Yaşadığım şehirlerde ve özellikle seyahatlerimde sergi gezmeye, çağdaş sanat müzelerini ve mekânlarını ziyaret etmeye, sergi metinlerini okumaya zaman ayırmayı hayat akışımda önemli bir yere yerleştirdiğimi memnuniyetle fark ediyorum. Hayatın içinden aldığım geri beslemelere güvenirim. Bu nedenle görüşlerine değer verdiğim hocalarım, arkadaşlarım ve dostlarım vardır ve bu insanlarla sanat-sanatçı-eser konularında yaptığım sohbetler de benim için hem öğretici hem kıymetli hem de keyiflidir.

Rana Balca Ülker
Rana Balca Ülker

“Sanatta dayanışma ruhuna inanıyor ve içinde yer almaya çalışıyorum” 

Satın aldığınız sanat eserlerini nereden buluyorsunuz ve hangi eserleri alacağınıza nasıl karar veriyorsunuz?

Daha önce ifade ettiğim gibi çok sergi gezmeyi hayatımın ajandaları içinde vazgeçilmez yerlere yazdım. Belirli sanatçı, sanatçı inisiyatifleri ve galerileri takip ederim. Genellikle galerilerden ve sanatçıların kendilerinden beğendiğim işleri alırım. Bazen de yaratım süreçlerini izlediğim sanatçıların işlerini, o süreci takip ettikten sonra sergiden veya atölyeden direkt alırım.  Sanatçı inisiyatiflerini, gruplarını ve oluşumlarını takip eder ve desteklerim.  Sanatta dayanışma ruhuna inanıyor ve içinde yer almaya çalışıyorum.

Hangi galerileri, fuarları ya da platformları takip ediyorsunuz?

İstanbul’da belirli kurum, oluşum, müze, galeri, platform ve inisiyatifleri sürekli takip ederim. Çıkardıkları dijital yayınları ve dokümanları izlemeyi ihmal etmem. Uluslararası sanat fuarlarını ve bienallerini de dijital ve fiziksel olarak takip etmeyi seviyorum. Genç ve yenilikçi sanatçıları destekleyen galerileri, platform ve inisiyatifleri özellikle desteklemeye çalışıyorum.

Hüseyin Demirbaş

Dijitalleşme koleksiyonerlik anlayışınızı değiştirdi mi? Bir eseri online mecrada görüp alım yapıyor musunuz? 

Pandemi paralelinde zorunlu olarak dijital takip, sanatçı söyleşisi ve sanal sergi alışkanlıklarım gelişti. Online mecrada bildiğim sanatçıların işlerine ilgi göstermeye devam ediyorum. Pandemi sürecinde vefat eden sağlık çalışanlarının çocuklarının eğitimlerinin desteklenmesi amacı ile güvendiğim platformlarda, TEV’e destek amaçlı dijital ortamlardan işler satın aldım. Uluslararası tarafı da olan “sanatçı destek birliği” gibi platformlara destek olmak için dijital ortamda işler satın aldım. Ama tercihim hem eser hem de sanatçı ile bire bir, yüz yüze iletişim kurmaktır.

Hüseyin Demirbaş
Muhittincan (Koyuncu)

“Eseri üreten sanatçı ile tanışmak, sohbet etmek hem eseri anlamak hem de yaratım sürecini kendimce analiz etmek açısından benim için çok önemli” 

Eserin ardındaki sanatçıyla tanışmak sizin için ne kadar önemli?

Eseri üreten sanatçı ile tanışmak, sohbet etmek hem eseri anlamak hem de yaratım sürecini kendimce analiz etmek açısından benim için çok önemli. Sanatçıların üretme biçim ve yaklaşımlarını gözlemlemek, üretimlerinin arkasındaki düşünce ve motivasyonları anlamak, üretim süreçlerini gözlemlemek benim için eserin son hâlini görmek kadar heyecan verici.  Yaşadığımız döneme tanık olan sanatçılarla birlikte olmanın, etkilendikleri olayları, konuları, meraklarını öğrenmenin, bakış açılarını anlamaya çalışmanın beni sanata daha da yakınlaştırdığını fark ediyorum. Bu da hoşuma gidiyor. Sonuç kadar süreçle ilgilenmeyi sevmemin, bende başka bir farkındalık yarattığını, aldığım analitik mühendislik eğitiminin üzerimde oluşturduğu tatlı travmanın yansımaları olduğunu düşünüyorum.

Hüseyin Demirbaş

“Sanatın aşırı ticarileştiğini, sanat fuarlarının olması gerekenden fazla öneme sahip olduğunu, sanatçıların yalnızlaştığını, dayanışma ve örgütlenme ruhunun yok denecek kadar azaldığını üzülerek görüyorum”

Koleksiyonerliğe başladığınızdan beri zevkleriniz nasıl değişti? Sanat bilginiz nasıl gelişti ve güçlendi? Ayrıca o dönemden şimdiye sanat dünyasında nelerin değiştiğini düşünüyorsunuz?

Sürekli sergi gezerek, okuyarak ve sanat tarihi ders ve atölyelerine katılarak geliştiriyorum kendimi ve sanat bilgimi. Sanatçı atölye ziyaretleri, sohbetler, yerli ve yabancı dergi ve platformlardan sanat dünyasındaki değişim ve gelişimleri takip etmeye gayret ediyorum. Sanatın aşırı ticarileştiğini, sanat fuarlarının olması gerekenden fazla öneme sahip olduğunu, sanatçıların yalnızlaştığını, dayanışma ve örgütlenme ruhunun yok denecek kadar azaldığını üzülerek görüyorum. Genç sanatçıların galerilerde, diğer platformlarda çok zor yer alabildiklerini gözlemlemek beni üzüyor. Bu çerçevede genç sanatçılardan oluşan inisiyatif ve gruplarla iletişimi önemsiyorum. Bu kapsamda Durum Sanat Grubu’nun Haydarpaşa Garı’nda düzenlenen “Buradan” adlı sergisinde bazı sanatçılara üretim desteği verdim. Genç küratörlerden Yaren Akbal’ın Daire Sanat Galerisi’nde düzenlediği farklı bir sergi projesi olan “Oradaydı” sergisine katkıda bulundum. Ayrıca yine bir sanatçı grubunun “Toz Nereye Birikir?” isimli sergi projesini destekledim. Kadıköy Feneryolu’nda Kentsel Dönüşüm kapsamında yıkılacak bir binada heykeltıraş Begüm Tekay öncülüğünde düzenlenen “Mikrotopya” (Yıkılana Dek) sergisi gibi sanatçı oluşumlarının kendilerini farklı biçim ve yöntemlerle ifade ettikleri sergileri önemsiyor ve destekliyorum. Üretim şartlarının zorlaştığı günümüzde, sanatçılar için farklı mecralarda kendini ifade etme şansı oluştuğunu düşünüyorum. Disiplinler arası iş birliklerinin sanatta farklı kanallar açacağını, iletişim ve dayanışma ile yenilikler yaşayacağımızı ve farklı mecralarda farklı ifade biçimlerinin gelişeceğini düşünüyorum. Sanatçı, sanatsever, galeri ve diğer unsurlar arasındaki ilişkilerde köktenci değişimler bekliyorum.

Son aldığınız eser bilgisini bizimle paylaşabilir misiniz? Bu eserde sizi yakalayan şey neydi?

Seydi Murat Koç’un “Hafıza Panoları” işi uzun süreden beri takibimde olan bir çalışmaydı. Bu eseri koleksiyonumdaki diğer işlerle iletişimi ve konu itibariyle beni etkilediği için yakın zamanda edindim. Hüseyin Demirbaş’ın yeni oluşturduğu ve bir kısmının fikirsel gelişim, yaratım ve yapım sürecini takip ettiğim işlerini beğenerek edindim.

Seydi Murat Koç

Koleksiyonunuzu sergilediğiniz zamanlar oluyor mu, bu konuda görüşleriniz neler?

HAP adında bir mekânımız var destek verdiğim, o proje kapsamında yeni aldığım işlerin bir kısmını orada sergiliyoruz. Ayrıca farklı dönemlerde ve farklı mekânlarda sergileme ile ilgili düşüncelerimiz ve iş birliklerimiz var. İletişim ve dayanışma amaçlı mekân için sanat, sanat için mekân olarak bu ortamı geliştirmeyi düşünüyoruz.

Okuyuculara Kolekta üzerinden yakın takibe alınacak sanatçılar önermenizi istesek hangi isimleri söylersiniz?

Murat Germen, Ahmet Doğu İpek, Sinan Logie, Setenay Alpsoy, Seydi Murat Koç, Seçil Erel, Ekinsu Koç, Damla Yalçın, Sayat Uşaklıgil, Ramazan Can, Rugül Serbest, Erdinç Babat, Sidar Baki; Sinan Bökesoy, Sinan Logie, İhsan Oturmak, Tayfun Gülnar, Yunus Emre Erdoğan, Alpin Arda Bağcık, Ertuğrul Akyüz, Mehmet Dere, Gizem Çeşmeci, Bahadır Çolak, Fırat Engin, Tanzer Arığ, Can Akgümüş beğendiğim ve takip ettiğim sanatçıların bir kısmı.

Son dönemde takip ettiğiniz sanatçılar kimler?

Muhittincan, Esra Şatıroğlu, Hüseyin Demirbaş, Tarık Ceddi, Burak Eren Güler; Derya Kazan, Ezgi Vural, Gözde Can Köroğlu, Damla Sarı, Nejbir Erkol, Sedat Akdoğan, Şener Yılmaz Aslan, Begüm Tekay, Emre Karaoğlu (MRE), Elifko, Zafer Malkoç, Rana Balca Ülker, Seçil Büyükkan, Eylül Ceren Ersöz, Şule Nur Alev, Erman Gürcüm, Larissa Araz, Tifak Arslan, Hüseyin Aksoy, Ahmet Aydın Atmaca, Büşra Kölmük, Habibullah Okur takip ettiğim genç sanatçılardan bazıları. 

Emre Karaoğlu

Henüz hiç eser almamış birine ya da genç koleksiyonerlere tavsiyeleriniz ne olurdu?

Merakın bu konuda çok önemli olduğunu ve ilgiyi besleyip geliştireceğini, sanat ve sanatçı hakkında farkındalığı artıracağını düşünüyorum. Bir an önce sergi gezmeye başlamalarını, sanat ile ilgili okumalar yapmalarını, sevdikleri, kendilerini etkileyen işleri beğenerek edinmelerini ve o eserlerle birlikte yaşayarak keyif almalarını öneriyorum. İlk alınan işler edisyonlu ve daha küçük ebatlı işler olabilir. Zamanla ilgileri ve bilgileri artacaktır.  Hangi iş ile uğraşırlarsa uğraşsınlar bir şekilde sanat ile o iş arasındaki bağları yavaş yavaş keşfedeceklerini hem işlerini hem de sanatı daha çok seveceklerini düşünüyorum.

Ayrıca yakın zamanlı başka projeleriniz varsa sizden dinlemek isteriz. 

Assos Sanatçı Misafir Programı için arkadaşlarımla birlikte çalışıyoruz. Erzincan Üniversitesi GSF, Erzincan Belgeliği ile birlikte sergi programları oluşturmayı planlıyoruz. Bu zorlu dönemde sanatın iyileştirici etkisini (hem sanatçılar hem de sanatseverler ve toplum adına) vurgulamak için sanatçı arkadaşlarım ile birlikte dayanışma ruhu içerisinde uygulanacak projeleri HAP (Hasanpaşa Art Project) kapsamında geliştirmeyi ve gerçekleştirmeyi planlıyoruz.

Sitemize giriş yaparak kişisel verileriniz, site kullanımınızı analiz etmek, sosyal medya özellikleri ve reklamları kişiselleştirmek amacıyla çerezler aracılığıyla işlenmektedir. Detaylı bilgi için Çerez Politikası Metni’ni okuyabilirsiniz. Anladım butonuna tıklayarak açık rıza beyanında bulunmuş olursunuz.