JUMA Gayrimenkul Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Kemal Ersu çocukluğundan bu yana biriktirmeyi, ilgilendiği alanlara odaklanmayı çok sevdiğini söylüyor. Ersu ile koleksiyonerlik serüveninin nasıl başladığından biriktirme ve araştırma tutkusuna, koleksiyonunun temasından JUMA Karaköy’e dek uzanan bir söyleşi gerçekleştirdik.
Yazar: Burcu Dimili
“Çocukluğumdan bu yana biriktirmeyi, ilgilendiğim alanlara odaklanmayı çok sevdim”
Sanatla nasıl tanıştınız? Koleksiyonerlik serüveniniz ne zaman ve nasıl başladı? İlk aldığınız eser hangisiydi? Eserde sizi yakalayan şey neydi?
Koleksiyonerlik serüvenime, Artam Antik A.Ş.’de bir açık artırmaya giderek başladım. Yaklaşık 20 sene önce bir Bayram Gümüş eseri aldım açık artırmadan. O gün, çağdaş sanatla ilgilenmeye başlayacağımı anladım. İlk aldığım iş figüratif olsa da daha sonra koleksiyonumun çok büyük kısmını soyut, non figüratif işler oluşturdu. Ailemde sanata yatırım yapmak gibi bir eğilim yoktu ancak ben çocukluğumdan bu yana biriktirmeyi, ilgilendiğim alanlara odaklanmayı çok sevdim. İlk gençlik çağlarımda pul koleksiyonu yapmaya, sonraki dönemlerimde eski İstanbul fotoğrafları ve bununla ilgili kitapları araştırmaya ve toplamaya başladım. Daha sonra da çağdaş sanatla tanıştım. Aslında, kendimi bildim bileli ilgi duyduğum alanla ilgili koleksiyon yapmak, araştırmak hayatımın önemli bir parçası oldu.
“Koleksiyonerlik sizi bir kere ısırdı mı bir virüs gibi kanınıza girer ve sonrasında kendinizi sürekli yeni bir eser peşinde koşarken bulursunuz”
Koleksiyonerliğinizin arkasındaki ana motivasyon nedir? Koleksiyonunuzu oluştururken ve eser alırken nelere dikkat ediyorsunuz?
Koleksiyonerlik sizi bir kere ısırdı mı bir virüs gibi kanınıza girer ve sonrasında kendinizi sürekli yeni bir eser peşinde koşarken bulursunuz. Sanatın içinde olmak benim için uçsuz bucaksız bir serüven. Sanata dair bilginin peşinde koşmak, araştırmak, sanatçının yaşamından, onunla ilgili kitaplardan, röportajlardan beslenmek ve bu süreçte edindiğim deneyimler benim için bir tutku. Detaylı bir şekilde bilgi edindikçe daha da fazla ilgi duymaya, ilgi duydukça da müzayedeleri, sergileri ve işleri daha fazla takip etmeye başlıyorum. Bu süreç işteş olarak işliyor aslında. Bir devinim hâlindeki bu süreç, sürekli yeni bir bilgi edinme ve işleri seyrederken daha da derine inebilme hâli benim motivasyonumun ana kaynağı diyebilirim.
Eser alırken nelere dikkat ediyorsunuz sorusunun cevabını verebilmek çok zor. Bazen genç bir sanatçıya destek olabilmek adına yeni bir eser katıyorum koleksiyonuma, bazen bir fuar ya da sergi gezerken gözüme hitap eden, beni yakalayan bir işten kopamıyorum; çoğu zamansa tutkunu olduğum ve koleksiyonumda önemli bir yer kaplayan Paris Ekolü’nden sanatçıların eserlerini müzayedelerden özel olarak takip ediyorum. Öte yandan, ticari kaygıları bir yana bırakmaya çalışsam da değer kaybetmeyeceğini düşündüğüm işler almaya her zaman özen gösteriyorum. Sanat konusunda yeni deneyimler yaşayabilmek beni çok heyecanlandırsa da sanıyorum son yıllarda koleksiyonumu oluşturan çerçevenin dışına pek fazla çıkmamaya özen gösteriyorum.
“Koleksiyonerliğin elindeki parça sayısıyla ilintili olduğunu düşünmüyorum.”
Koleksiyonunuzda kaç eser yer alıyor? Seçkinizde hangi isimler var? Eserlerin dağılımı evin bölümlerine göre nasıl konumlanıyor? Örneğin salonunuzda, çalışma odanızda, yatak odanızda ya da çocuk odalarınızda hangi eserler yer alıyor?
Koleksiyonerliğin elindeki parça sayısıyla ilintili olduğunu düşünmüyorum. Kendimi koleksiyoner olarak tanımlamakta zorlanıyorum açıkçası. Aldığım birkaç yüz eserin sayısıyla bu işi değerlendirmenin doğru olduğunu düşünmüyorum. Yıllarını, bilgi ve birikimini bu işe vakfetmiş kişilerin yanında, eser sayısının bir anlam ifade ettiğini düşünmüyorum. Sevdiğiniz, tutkuyla takip ettiğiniz sanatçıların eserlerini yaşam alanlarınızda seyredebilme gibi bir şansa sahip olduğunuzda, eserlerin yeri de sizin bakış açınızla ve yaşam tarzınızla birlikte, doygunluğunuzla orantılı olarak sürekli bir dönüşüm içinde oluyor. Kendinizi geliştirdikçe, öğrenme süreciniz devam ediyor ve bu süreçte de her eserle birlikte başka bir bakış açısıyla bu bahsettiğiniz enstalasyon alanları da sayısal durumlar da değişiyor.
Bu eserlerden sizin için özel bir hikâyesi olan varsa anlatabilir misiniz?
Bir değil birden çok hikâye var benim belleğimde yer edinen. Örneğin çok uzun zaman takip ettiğim bir Sabri Berkel işini satın aldıktan sonra, çalışmanın sanatçıyla ilgili önemli bir kitabın kapağında olduğunu fark edince çok mutlu olmuştum.
Koleksiyonunuzu özetlemeniz gerekse nasıl anlatırdınız? Topladığınız belirli bir sanat türü var mı?
Özellikle Türk çağdaş sanatıyla ilgileniyorum. Türk Çağdaş sanatına yön veren sanatçıların işlerini toplamaya çalışıyorum. Arada istisnalar olsa da bu dönem sanatçılarından soyut işlere yoğunlaştığımı söyleyebilirim. Son birkaç yıldır Paris Ekolü’ne yoğunlaşmış olsam da çağdaşlarım olan sanatçıların eserleri de benim için ayrı bir anlam ifade ediyor. Eserini izlediğiniz sanatçıyla bağ kurmanın da çok kıymetli bir iletişim kanalı olduğunu düşünüyorum. Örnek vermek gerekirse, Seçkin Pirim’in benim için çok özel işleri var. Onunla kurduğum bağ da eseri izleme ve algılama şeklime daha derin bir bakış açısı getiriyor. Bu bağlamda, çağdaşım olan sanatçıların eserlerinden oluşturduğum koleksiyonuma, son dönemde Paris Ekolü sanatçılarının işlerini eklemeye başladım. Bu süreç de beni daha fazla okumaya, sanatçıların eserleri ve yaşamlarıyla ilgili daha çok kitap biriktirmeye itti. Yoğunluğu tablolar oluşturmakla birlikte, heykel de benim için ayrı bir ilgi alanı.
Koleksiyonunuzu oluştururken profesyonel destek alıyor musunuz? Ya da yakın çevrenizde görüşlerine saygı duyduğunuz, fikrini aldığınız birileri var mı?
Bu anlamda çok şanslı olduğumu düşünüyorum. Daha önce de söylediğim gibi, sanatla ilgilenmeye başlayınca bu öyle bir tutku hâline geliyor ki hayatınızda çok önemli bir yer kaplıyor. Koleksiyoner, sanatçı, galeri sahibi kısacası bu dünyanın içinde farklı alanlarda iş yapan arkadaşlarımla çevrili bir çevrenin içindeyim çok uzun yıllardır. Profesyonel olarak gayrimenkul geliştirme işiyle uğraşıyorum. İşim ve sanata duyduğum tutkunun vücut bulduğu Juma Karaköy binasının açılışını 2017 yılında yaptık. Türkiye’de sanat galerileri için özel olarak geliştirilen ilk binayı yapmış olmanın mutluluğu paha biçilemezdi. Sanat galerilerinin bir arada olması benim en büyük motivasyonumdu. artSümer, Mixer, Pi ArtWorks, x-ist ve One Arc ile 5 galeri ve Spot ile birlikte toplam 6 sanat platformunun buluştuğu Juma Karaköy binamız sanat camiasına ciddi bir hareket kazandırdı. Ve Juma markamıza önemli bir değer kattı. Kısacası, etrafım böylesine insanlarla dolu olunca, ne şanslıyım ki sanata dair konuşacak, paylaşacak çok fazla fırsatım oluyor.
“Beni etkilemeyen hiçbir işi almıyorum”
Satın aldığınız sanat eserlerini nereden buluyorsunuz ve hangi eserleri alacağınıza nasıl karar veriyorsunuz?
Galerilerin gerçekleştirdiği sergiler, bağımsız sanatçıların işleri, online müzayedeler, fuarlar kısacası sanata dair her türlü platformdan eser takibi yapıyorum. Eğer özellikle takip ettiğim ve koleksiyonumda yer alan bir sanatçıysa, kitap okumaları ve müzayede araştırmaları yapıp, güvendiğim kişilerden bilgi alarak karar veriyorum. Yeni bir sanatçıysa katıldığı sergileri araştırıyorum. Ama en önemlisi ilk gördüğüm anda eserin beni etkilemesi ve içine çekmesi. Ancak ondan sonra bu süreçler başlıyor. Beni etkilemeyen hiçbir işi almıyorum.
Dijitalleşme koleksiyonerlik anlayışınızı değiştirdi mi? Bir eseri online mecrada görüp alım yapıyor musunuz?
Dijitalleşme hayatımızın her alanını etkiledi. Zamanı kullanma şeklimizden, sosyalleşme biçimlerimize kadar, insanın hayatını birebir etkileyen her alanda dijitalleşmenin etkisini hissediyoruz. Özellikle pandemi sonrasında tüm kavramların yeniden tanımlandığı bir süreç yaşadığımızı düşünüyorum. Böylesine bir ortamda elbette sanata bakış açımızın, koleksiyonerlik biçimlerinin, eserle ilişki kurma evrelerinin farklılaşması kaçınılmaz. Dijitalleşmenin benim koleksiyonerlik anlayışımı değiştirdiğini söyleyemem ancak biçimleri ve davranış tarzımızı değiştirdiği aşikâr. Online müzayedeleri, sergileri mutlaka takip ediyorum ve eser alımı da yapıyorum. Ancak eserleri online ortamda seçtikten sonra mutlaka gidip fiziki ortamda temas kurmak istiyorum. O temasın ardından dijital ortamda gördüğümle bazen aynı bazen de daha farklı hislerle dönüyorum yeniden ekran başına. Kısacası son kararımı yine eseri fiziki ortamda gördükten sonra veriyorum.
“Eseri sanatçısıyla birlikte izleminin keyfi paha biçilemez”
Eserin ardındaki sanatçıyla tanışmak sizin için ne kadar önemli?
Eserin ardındaki sanatçıyla tanışmak ve onun sanata bakışını anlamak, eserle ilgili yorumlarını dinlemek elbette paha biçilemez. Koleksiyonumun temel direğini oluşturan Paris Ekolü sanatçılarıyla da tanışabilmeyi ve onlarla eserleriyle ilgili konuşabilmeyi çok isterdim. Onları tanıyabilmek ve daha iyi anlayabilmek adına röportajlarını okuyor, anılarını dinliyor, belgesellerini seyrediyor, onlarla ilgili tüm kitapları topluyorum. Öte yandan Yasin Uysallar, Songül Girgin, Ebru Döşekçi, Seçkin Pirim, Gözde İlkin, Ceren Oykut ve Onur Gülfidan gibi tanıştığım, eserleriyle ve bakış açılarıyla ilgli sohbet edebilediğim sanatçıların her birinin yeri benim için apayrı. Elbette eseri sanatçısıyla birlikte izleminin keyfi paha biçilemez. Örneğin son dönemde işlerini tutkuyla takip ettiğim ve aldığım Mehmet Güleryüz ile tanışmak, onunla sohbet etmek anı defterime kaydettiğim şahane bir zamandı.
Koleksiyonerliğe başladığınızdan beri zevkleriniz nasıl değişti? Sanat bilginiz nasıl gelişti ve güçlendi? Ayrıca o dönemden şimdiye sanat dünyasında nelerin değiştiğini düşünüyorsunuz?
Açıkcası ilk başladığım günden bu yana takip ettiğim ve bakmaktan keyif aldığım işlerde çok büyük farklılıklar oluşmadı. İlk günden bu yana soyut işleri seyretmek bana çok büyük keyif verdi. Hâlâ da aynı şekilde devam ediyorum. Dönemsel olarak daha önce de söylediğim gibi Paris Ekolü sanatçılarına yoğunlaştım. Bu gelişimimde tabii ki okumalarımın çok büyük katkısı oldu. Ciddi bir kütüphanem oluştu. Kütüphanemden de çok faydalanıyorum.
Son aldığınız eser bilgisini bizimle paylaşabilir misiniz? Bu eserde sizi yakalayan şey neydi?
İhsan Kemal Karaburçak’ın soyut kavramlar içeren, mor dönemine ait bir eserini aldım. Sanatçının işlerinde kullandığı işaretleme dilini de içeren bir eser olduğu için beni etkiledi.
Okuyuculara Kolekta üzerinden yakın takibe alınacak sanatçılar önermenizi istesek hangi isimleri söylersiniz?
Ahmet Öğüt, Halil Atındere, Nezahat Ekici, Nasan Tur, Gülsün Karamustafa, Ayşe Erkmen, Ali Kazma, Güçlü Öztekin.
Son dönemde takip ettiğiniz sanatçılar kimler?
Yasin Uysallar ve Songül Girgin son dönemde takibe aldığım sanatçılar.
Henüz hiç eser almamış birine ya da genç koleksiyonerlere tavsiyeleriniz ne olurdu?
Bol bol okumalarını, gözlerini eğitmelerini, galeri ve müzeleri gezmelerini tavsiye ederim. Sanatın iyileştirici gücünü hissederken bir yandan sürekli meraklarını gıdıklayan ve peşinden sürükleyen yanının ardından koşmalarını öneririm.