Şükrü Bozluolçay: “Koleksiyonerlik beni rahatlatan, dinlendiren ve farkındalık yaratan bir pratik”

Bozlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Şükrü Bozluolçay, tıp fakültesinde öğrenci olduğu yıllardan beri eser biriktirdiğini söylüyor. Bozluolçay ile koleksiyonerliğe başladığı ilk yıllar, koleksiyonunun iç dinamiği, farklı alanlardaki koleksiyonerlik pratikleri ve Bozlu Art Project hakkında konuştuk.

Yazar: Burcu Dimili 

Koleksiyonerlik serüveniniz ne zaman ve nasıl başladı?

1979’da üniversite talebesi olduğum günlerden bu yana eser biriktiriyorum. Tıp fakültesinde okurken o zamanki adıyla Amiral Bristol Hastanesi’nde şimdiki Amerikan Hastanesi’nde asistanlık yapıyordum. Ailemden gelen paradan biriktirdiklerimle klasik eserleri bile alabiliyordum. Alınabilecek kalitede, güzellikte ve uygun fiyatlarda eserler vardı. Karşılaştığınız insanlar daha çok esnaf tipli kişilerdi. Zengin koleksiyonları, eşyaları olan evler vardı ve bu evlerde düzenlenen müzayedeler yoluyla eser alımı yapılabiliyordu. Bence Türkiye’nin ilk amatör koleksiyonerlerinin çoğu hekimdir. Onlarla çok fikir alışverişinde bulunurdum. 1980’den itibaren yurt dışına her gittiğimde müzeleri gezerek gözümü eğitmeye çalıştım. Sanat kültürü içinde yoğrulan insanları bir tarafa ayıralım; benim içinde bulunduğum durumda olduğu gibi çoğu koleksiyoner görerek, gezerek, hatalarla, kısacası bir dönem toplayıcılık yaparak öğrenir.

“Çok eser sahibi olmaktansa nitelikli eser sahibi olmaya çalışıyorum” 

Koleksiyonunuzu oluştururken profesyonel destek alıyor musunuz? Ya da yakın çevrenizde görüşlerine saygı duyduğunuz, fikrini aldığınız birileri var mı?

Türkiye’deki pek çok kişi gibi koleksiyonerliğe ben de Türk klasiklerini inceleyerek, toplayarak başladım. Ancak 1990’larda sahtecilik furyasının patlak vermesi beni daha temkinli bir şekilde koleksiyon yapmaya itti. Bu dönem sayesinde çağdaş sanatçıları tanıma fırsatı buldum. Çağdaş sanatçıların eserlerini görünce, o zevki alınca klasikler biraz geri planda kalır oldular benim için. Alımlarım esnasında çok eser sahibi olmaktansa nitelikli eser sahibi olmaya çalışıyorum. En başta aldığım eserin beni etkilemesi, çarpıcı olması gerekiyor. Sonrasında o eserin bütçeme uyması önemli. Tabii alımları yaparken konusunda uzman kişilerden destek almak önemli. Bir kişi evine iki tane resim alacaksa tabii ki onun kişisel zevki çok önemli ama bunu koleksiyon bazına, daha üst platforma çekiyorsa danışmanlık almak zorunda. Dünyada da bu böyle, bunu tekrardan keşfetmenin alemi yok. Dolayısıyla bu şekilde yapılan alımlarda sanatçının önemli bir dönemini temsil etmesi, sanat tarihimizde veya çağdaş sanatta nerede konumlandırıldığı, koleksiyondaki diğer yapıtlarla bütünlüğü gibi kriterlere bakarak hareket etmek mümkün oluyor. Ayrıca bütün bu eserlerin belgelemelerine çok dikkat ediyoruz. Eserlerin provenans ve diğer detaylı bilgilerinin kaydedilmesi için yurt dışında galerilerin kullandığı profesyonel bir envanterleme programı satın aldık ve bu bilgiler arşiv sorumlularımız tarafından düzenli olarak kaydediliyor.  

Soldan sağa, yukardan aşağı: Feyhaman Duran, Nazmi Ziya, Hikmet Onat, Hoca Ali Rıza, Cihat Burak, Şevket Dağ, Halil Paşa

İlk aldığınız eser hangisiydi? 

1979 yılında Turgut Atalay ile tanıştım, kendisinden 5 adet yağlı boya tablo alarak ilk resim birikimime başladım. Bu tarihten itibaren her gittiğim yerde müze, galeri v.s yerleri gezerek, ayrıca resim hakkında birçok kitap okuyarak görgü ve bilgimi arttırmaya gayret ettim. Hâlen de bu süreç devam ediyor.

Fahrelnissa Zeid, Cihat Burak, Erol Akyavaş

“Yabancı sanatçılar konusunda diğer koleksiyonerler kadar iştahlı değilim. Türkiye sanatı bir deniz, dünya sanatı bir okyanus ise biz henüz kendi denizlerimizde yüzmeyi öğreniyoruz”

Koleksiyonunuzda kaç eser yer alıyor? Seçkinizde hangi isimler var?

Koleksiyonumu temelde dört-beş parçaya ayırıyorum. İlk olarak klasikler var. İbrahim Çallı’nın “Ada” serisinden işler var. Hikmet Onat’ın “Siperde Mektup Okuyanlar” isimli şimdi müzede olan resminin küçük boyutlu ilk versiyonu var. O eseri Şişli atölyesinde o küçük resme bakarak yapmıştır ki fotoğrafın kendisi de bizde. Türkiye resmi için klasik sayılabilecek birçok eser var. Bunları çok önemsiyorum çünkü bu eserlerin aynı zamanda tarihi bir değeri var.

Koleksiyonun başka bir bölümü 1950 sonrası soyut resimler. İlk olarak Şadan Bezeyiş’in eserlerini toplayarak başladım. Özdemir Altan’ın “Soyağacı” serisinin ilk örneği koleksiyonumuzda Fahrelnissa Zeid, Ferruh Başağa, Bedri Rahmi, Güngör Taner, Adnan Çoker, Mustafa Ata, Mübin Orhon, Ömer Kılıç, Sabri Berkel, Selim Turan, Zekai Ormancı, Zeki Faik İzer, Burhan Doğançay gibi sanatçıların eserleri var.

Üçüncü bir kategori olarak ‘68 kuşağı sanatçılarının, Mehmet Güleryüz’ün, Komet’in, ki Komet’inki benim gördüğüm en iyilerdendir, eserleri var. Utku Varlık, Burhan Uygur, Nur Koçak gibi isimler de koleksiyonumuzda yer alıyor. Alev Ebuzziya’nın seramikleri ve Halil Altındere’nin Yahşi Baraz’ın kafasına bir Burhan Doğançay tablosu geçirdiği videosunun yanında Server Demirtaş, Ekrem Yalçındağ, Selma Gürbüz, Serhat Kiraz, Halil Akdeniz, Balkan Naci, Tomur Atagök, Seçkin Pirim, Volkan Diyaroğlu, Evren Erol, Ali Alışır, Sinan Demirtaş, Çağatay Odabaş, Gamze Taşdan, Meliha Sözeri, İlgen Arzık, Kerem Ağralı, Semih Zeki gibi birçok sanatçının eserleri bulunuyor.

Heykel alımlarıma ilk olarak Hüseyin Gezer ile başladım. Onun dışında Zühtü Müridoğlu’nun, Kuzgun Acar’ın, Aloş’un, Meriç Hızal’ın, Koray Ariş’in, Kazım Karakaya’nın birçok eseri mevcut. Hatta Karakaya ile şöyle bir projeye imza atmıştık: Bursa’da tren vagonu üretimi yapan bir fabrikamız vardı. Oradaki atık malzemeleri kullanarak bir yerleştirme yapmayı planladık. Karakaya fabrikada beş altı ay çalıştı ve çok güzel eserler çıkardı. 

Bütün bu saydığım sanatçıların eserlerinden benim en çok hoşuma gidenleri kişisel koleksiyonuma alıyorum. Diğerlerini de Bozlu Art Project’in koleksiyonuna dâhil ediyoruz. Çok eser sahibi olmaktansa nitelikli eser sahibi olmaya çalışıyorum. Birlikte çalıştığımız sanatçılarımızın eserlerini diğer iştiraklerimizin işlerinde de kullanıyoruz. Örneğin Bükreş’te bir onkoloji kliniğimiz var. Onun bahçesine Tülay İçöz’ün bir heykelini koyduk. Oradaki insanlar bundan çok etkilendi. Samsun’da yaptığımız bir rezidans projemizin içerisinde Semih Zeki’nin resimlerini kullandık. Binanın dışına da hem Evren Erol’un hem de İlker Yardımcı’nın heykellerini yerleştirdik. Böyle kültürel bir yerleştirmenin gerekliliğine inanıyorum. Bu tür yatırımlar çok büyük maliyetler gerektirmiyor. Çok ciddi binalar yapılıyor ancak sadece beton görüyorsunuz. Görsel zevki yükseltme ideali peşinde koşmak da gerekiyor. Fark edebileceğiniz gibi koleksiyonumda daha çok yerli sanatçıların işleri var. Yabancı sanatçılar konusunda diğer koleksiyonerler kadar iştahlı değilim. Türkiye sanatı bir deniz, dünya sanatı bir okyanus ise biz henüz kendi denizlerimizde yüzmeyi öğreniyoruz. Bu yolda da devam edeceğimi düşünüyorum. 

Nurullah Berk

“Koleksiyon dediğimiz şey aslında sadece bir objeyi almak değil. Koleksiyon aldığınız objenin ruhunu yaşamak demek”

 Koleksiyonunuzu özetlemeniz gerekse nasıl anlatırdınız? Topladığınız belirli bir sanat türü var mı? 

Ben birkaç alanda koleksiyonerlik yapıyorum. Görsel sanatlar alanı dışında 2013 yılında sanatçı atölyesi eşyaları toplamaya başladım; palet, fırça, önlük, kullanılmış boyalar gibi. Türkiye’de koleksiyonunu bu yönde geliştiren çok kişi olduğunu zannetmiyorum. Amatör olarak yaptığım irili ufaklı birkaç koleksiyon daha var. Samsun kartpostalları konusunda ciddi bir birikimim var. İttifak rozetleri biriktiriyorum. Nümizmatik koleksiyonum, pul koleksiyonum var. Belki de kendi çapımda eğleniyorum… Ama bundan büyük bir haz duyduğum doğrudur. Bu benim bütün kötü duygu ve düşüncelerden arındığım bir hâl. Ne iş yaparsanız yapın belli bir zaman sonra rutine bağlıyorsunuz. Sanat çok rutin bir şey değil. Çok sayıda ve çok farklı tat var. Koleksiyonerlik beni rahatlatan, dinlendiren ve farkındalık yaratan bir pratik. Koleksiyon dediğimiz şey aslında sadece bir objeyi almak değil. Koleksiyon aldığınız objenin ruhunu yaşamak demek. Bir boşluğu doldurduğunuzda, bir eksikliği giderdiğinizde hissedilen duygu. Bunu bir kültür olarak görüyorum. 

Evinizde sergilediğiniz eserlerin yerini sık sık değiştiriyor musunuz? Aldığınız eserlerle ne kadar süre birlikte yaşıyorsunuz ve ne sıklıkla ev-depo ya da odalar arası yerini değiştiriyorsunuz? 

Düşünceme göre bu alandaki en büyük etkenlerden bir tanesi yılların birikimini depolarda veya duvarlarda saklamamak, bunu bir şekilde paylaşmak. Bunu paylaşırken de hem kendi ufkumu açmak hem de bu vesileyle buna niyetli insanların ufkunu açmak ve platformu yükseklere çekmek. Esas amacımız Türkiye’de Batı’ya göre daha alt seviyelerde olan sanat sevgisi ve bilincini daha yukarıya çekmek. Bozlu Art Project’in kuruluşu da bu düşüncede saklı. Tesadüfen bir söyleşide Oğuz Erten ile tanıştım ve ona bir sanat kurumu kurma hayalimden bahsettim. Benim hayalim var ama bu işi bizzat yürütmeme ne bulunduğum ortam, ne zamanım, ne de kişisel sanat kültürüm yetmiyor. Oğuz Bey beraber çalışma isteğimi ilettiğimde beni kırmadı ve bugünlere kadar geldik. İşin aslı beklediğimizden daha hızlı yol alıyoruz. Dolayısıyla, henüz kafam çalışırken ve sağlığım yerindeyken sanat yatırımlarıma profesyonel bir yol çizme ihtiyacı duydum ve Bozlu Art Project doğdu. 

Satın aldığınız sanat eserlerini nereden buluyorsunuz ve hangi eserleri alacağınıza nasıl karar veriyorsunuz? 

Daha çok galerilerden alım yapmayı tercih ediyorum. Müzayedeler ise son zamanlarda aynı sanatçıların, hemen hemen aynı işleri ile kurgulanan bir mecraya döndüğü için giderek uzaklaştığım bir alan. Çoğunlukla bize teklif edilen işler içinden beğendiğim işler olursa alım yapma eylemine girişiyorum. 

Nur Koçak

Dijitalleşme koleksiyonerlik anlayışınızı değiştirdi mi? Bir eseri online mecrada görüp alım yapıyor musunuz? 

Digitalleşmenin önemi son dönemde daha da ön plana çıktı, geleceğin bu yönde ilerleyeceğine inanıyorum ama ben digitali hâlâ bir veri olarak kullanıp eserin kendisini görüp alım yapma yolunda ilerleyenlerdenim. Bu şekilde olduğunda eserle daha kolay bağ kurabiliyorum. Belki önümüzdeki süreç beni de değiştirip dönüştürür. 

“Önemli olan özne yapıtın kendisi, sanatçının dikkat çekmesinden çok yapıtın dikkat çekmesi gerekli”

 Eserin ardındaki sanatçıyla tanışmak sizin için ne kadar önemli? 

Sanatçı o işi yaratan kişi olduğu için önemli ama yapıt ile sanatçıyı bir şekilde birbirinden ayırmak gerektiğine inanıyorum. Önemli olan özne yapıtın kendisi, sanatçının dikkat çekmesinden çok yapıtın dikkat çekmesi gerekli! Böyle bir yolda ilerlenirse sağlıklı bir sanat dünyası kurulabilir.  

Şükrü Bozluolçay torunu Esma ile Ali Alışır yapıtı önünde

“Sanat, bilgisiz var olunacak bir alan değil” 

Henüz hiç eser almamış birine ya da genç koleksiyonerlere tavsiyeleriniz ne olurdu?

Aslına bakılırsa alım eylemi bu işin sonuç bölümü. Bence ilk defa alacak kişilerin sonuç bölümü ile değil başlangıç bölümü ile ilgilenmeleri gerekiyor. Bu nedir, öncelikle bilgi sahibi olmaları gerekiyor. Ne kadar çok bu alan ile ilgili okurlarsa alımlarında o kadar başarılı olurlar. Sonuçta entelektüel bir olgudan bahsediyoruz. Sanat, bilgisiz var olunacak bir alan değil. Hatta bilgi arttıkça daha çok zevk alınacak bir alan. Ayrıca şöyle bir güzelliği de var; çevreden gelen yorumlardan sıyrılıp kendi öz beğenileriyle alımlar yapabilirlerse insanın kendisini tanıması için de bir kapı aralayan bir özelliği var.

Kurucusu olduğunuz Bozlu Art Project’in güncel sergileri ve gelecek planları arasında neler yer alıyor?

Bozlu Art Project sekizinci yılına girdiği şu günlerde temsil ettiği sanatçılar ile gerçekleştirdiği projelerine devam ediyor. Pandeminin etkisi ile açamadığımız sergilerin yerine yeni yayınlarımızı çıkarmak için ciddi çalışmalar yaptık. Yakın zaman içinde Bozlu Sanat Yayınları’ndan birkaç güzel kitap okuyucu ile buluşacak. Ayrıca Ekim ayının sonunda Mongeri Binası’nda yakın çalıştığımız sanatçılarla “Hala Hayattayım” (I am Still Alive) başlıklı bir sergimiz açılacak. Otoportre fikrinden yola çıkarak pandemi süreci ile değişen hayatlarımıza bakmayı sağlamanın yanında sanatçıların bu dönem içinde yaşadıklarını özetleyen kendi içsel otoportrelerine yönelen bir proje olacak.

Sitemize giriş yaparak kişisel verileriniz, site kullanımınızı analiz etmek, sosyal medya özellikleri ve reklamları kişiselleştirmek amacıyla çerezler aracılığıyla işlenmektedir. Detaylı bilgi için Çerez Politikası Metni’ni okuyabilirsiniz. Anladım butonuna tıklayarak açık rıza beyanında bulunmuş olursunuz.