Feride İkiz: “Sanattan zevk almak ve paylaşmak için büyük mekânlar, dev koleksiyonlar olmazsa olmaz değil”

PwC’nin ortaklarından, koleksiyoner ve sanatsever Feride İkiz yetişme çağından izlerin koleksiyonerliğinde etkili olduğunu söylüyor. İkiz ile sanat tutkusu, koleksiyonundaki eserler, genç koleksiyonerlere tavsiyeleri, Piksel ve daha pek çok konu üzerine sohbet ettik.

Röportaj: Burcu Dimili

Heykeller: Hande Şekerciler (solda), Evren Erol (sağda)

Sanata dair hatırladığınız ilk anınız nedir? Sanatla nasıl tanıştınız?

Çocukluğumda annem amatör olarak resimle uğraşır, sergilere katılırdı. Bursa Devlet Güzel Sanatlar Galerisi’nin alt katındaki atölyeye gitmeye bayılırdım. Orada düzenlenen sergileri hiç kaçırmazdık. O yıllarda belki de Bursa’daki tek sergi mekânıydı. Ailemin sanatçı dostları vesilesiyle, ortaokul ve lise yıllarımda zaman zaman sergi açılışlarında piyano da çalıyordum.

Sanata olan ilgim devam etmiş ki Boğaziçi Üniversite’sinde İşletme okurken seçmeli ders olarak hem Resim hem Sanat Tarihi aldım. Sanat Tarihi sınavlarından tam not alıyordum. Amerikalı bir hocamız vardı, sınavlarda iki resim duvara yansıtır incelememizi isterdi. Yıl 1997,  ‘‘Gardner’s Art Through the Ages’’ diye meşhur bir kitap vardır ansiklopedi kalınlığında, fotokopi kitaptan çalışırdık sınava. Resim yorumlayacağız ama siyah beyaz kitaptan çalışıyoruz, düşünün hâlimizi. Çok sonra eşim o kitabın orijinalini hediye etti, hâlâ kütüphanemde.

Geçenlerde Saha’dan Çelenk Hanım o zaman ki hocamın sanatçı Nancy Atakan olabileceğini tahmin etti, ismen hatırlamıyordum doğrusu, aklımda sadece müthiş bir Amerikalı hoca olarak kalmıştı. Hemen irtibata geçtim, oymuş gerçekten, teyitleştik hoş bir tespit oldu benim için.

 ha:ar (dijital imaj), Hande Şekerciler (heykel)

“Büyüdüğüm zaman içinde az eşyası olan, duvarları büyük soyut resimlerle kaplı bir evde yaşamayı hayal ederdim.”

Koleksiyonerlik serüveniniz ne zaman ve nasıl başladı?

Rahmetli babam Tamer Zümbülova’nın askeri aksesuarlar diyebileceğim bir koleksiyonu vardı. Yanlış bir algı bırakmak istemem, kendisi edebiyata düşkün ve son derece hümanist bir insandı. Dönem sanatçılarından alınmış resimler de evimizde asılıydı ancak koleksiyon diye tarif etmem yanlış olur. Babaannemde ise aileden kalan bazı antika objeler vardı, ben çocukken bunlara çok kıymet verilirdi diye hatırlıyorum. Bursa’nın Çekirge caddesindeki meşhur Petek Apartmanı’nda büyüdüm (Ertuğrul Özkök Netflix belgeseli gibi bir apartman diye yazmıştı). Babam, karşı komşumuz Dice Kayek’in kurucuları Ayşe ve Ece Ege’nin babalarının antika koleksiyonundan hep övgüyle bahsederdi. Bunlar yetişme çağımda bende bazı izler bıraktı diye tahmin ediyorum.

Büyüdüğüm zaman, içinde az eşyası olan, duvarları büyük soyut resimlerle kaplı bir evde yaşamayı hayal ederdim. 97 yılı civarında Beşiktaş’ta bir sergi gezdim ve unutamadım. 22 sene önce, daha akıllı telefonların olmadığı dönemde ilk defa interaktif bir video yerleştirme gördüm. Çok şaşırdım, bu da sanat mı diye. O güne kadar benim için modernliğin tarifi soyut resimlerdi. O gün orada çağdaş sanat alanında bir aydınlanma yaşadım desem abartmış olmam.

Video: Oddviz

İlk aldığınız eser hangisiydi? Eserde sizi yakalayan şey neydi?

2002’de evlenirken eşimle İrfan Önürmen’in kağıt işlerini almıştık. Bir yıl önce bir fırsat oldu İrfan Bey’e gösterdim çok duygulandı, o seri ve hayatının o döneminin hikâyesini bizlere anlattı, samimiyetinden müthiş mutlu oldum.

Arda Yalkın’ın “Sonsuz Döngü” isimli dijital video işi, ilk aldığım eser olmamakla beraber, hayatımda önemli bir dönüm noktası diyebileceğim bir iştir. Vücudu ilaç kapsülleriyle tasvir edilmiş bir adam, modern bir cam fanus içinde koşu bandında koşuyor ve hiç duramıyor. Yaşadığımız medeniyetin bize dayattığı hayatın bir özetini gördüm o kısa videoda. Kızımla görür görmez çok beğendik, aldığımızın gecesi de uyuyamadım mutluluktan.

“Çoğunluğun yadırgayacağı, sergilemekte zorlanacağı işleri almaktan büyük bir zevk duyuyorum”

Koleksiyonerliğinizin arkasındaki ana motivasyon nedir? Koleksiyonunuzu oluştururken ve eser alırken nelere dikkat ediyorsunuz?

Koleksiyonerlik tamamen bir tutku işi benim için, katiyen bir yatırımcı değilim, daha sonra satmak maksadıyla eser almıyorum. Farklı disiplinlerden Türkiyeli çağdaş sanatçıların işlerini biriktiriyorum. Kendi zevk ve beğenimin yanı sıra kavramsal sorunlara eğilen, meselesi olan işleri toplamaya özen gösteriyorum. Popüler olanı alma tutkum yok, tam tersi bugün çoğunluğun yadırgayacağı, sergilemekte zorlanacağı işleri almaktan büyük bir zevk duyuyorum. Daha da önemlisi alacağım işlerde ayıracağım fonun sanatçıya, üretimine ve hatta yurt dışına açılmasına nasıl katkısı olacağını çok önemsiyorum. Sanatçı özgeçmişlerini, çalıştığı galerileri, katıldığı yurt içi ve yurt dışı sergileri, fuar ve misafir sanatçı programlarını detaylı inceliyorum, sergi metinlerini dikkatli okuyorum.

Soldan sağa: Arda Yalkın, Mithat Şen, Hande Şekerciler

Koleksiyonunuzda kaç eser yer alıyor? Seçkinizde hangi isimler var? Eserlerin dağılımı evin bölümlerine göre nasıl konumlanıyor? Örneğin salonunuzda, çalışma odanızda, yatak odanızda ya da çocuk odalarınızda hangi eserler yer alıyor?

Koleksiyonumda 28 sanatçının 50’den fazla işi var. Ev ve iş yerimde sergiliyorum. Hemen hemen tüm yaşam alanlarımıza dağılmış durumda. Yakın zamanda evimizde bir odayı “Video Sanatı Odası” olarak yeniden düzenledik, çok keyif aldığımız bir alan oldu. Bu röportaj öncesi ilk defa hesapladım, koleksiyon sanatçılarımın %50’si kadın sanatçı. İşlerini kadın oldukları için almıyorum, üretimlerini beğendiğim için alıyorum. Bir panelde bir koleksiyonerin kadın sanatçılardan eser alırken çok tereddüt ettiğini ve hatta almadığını söylediğine şahit oldum. Bu yaklaşımdan çok üzüntü duydum. Koleksiyonumda yer alan sanatçılar: İrfan Önürmen, Arda Yalkın, Hande Şekerciler, ha:ar, Şifa Girinci, Güler Güçlü, Kemal Tufan, Aslı Işıksal, Nejbir Erkol, Hamza Kırbaş, Hina Barlas, Oddviz, Özgün Şahin, Mithat Şen, Günnur Özsoy, Evren Erol, Semih Zeki, Melis Buyruk, Zafer Akşit, Ergin İnan, Deniz Say, Görkem Usta, Burcu Erden, Duygu Aydoğan, Elif Büyüknohutçu, Rüzgar Polat, Nesren Jake ve Suat Akdemir.

Bu eserlerden sizin için özel bir hikâyesi olan varsa anlatabilir misiniz?

En zor soru bu aslında. Tüm eserlerin yeri çok özel. Muhakkak bir iş seçecek olursam Hande Şekerciler ile Arda Yalkın’ın sanatçı ikilisi ha:ar olarak ilk üretimi, ‘‘İmkansız Heykeller’’ serisinin birincisini seçerdim. Bir heykeltıraş ile yeni medya sanatçısının üç boyutlu modelledikleri ve tamamen dijital olarak ürettikleri bir resim serisinin ilki. Nisan 2018’de New York’ta, Hande ile Arda Residency Unlimited’teyken taslağını görmüştük kızımla. Daha tamamlanmadan ilk edisyonunu aldık. Resmin bitmesi yaklaşık on bir ay sürdü, tüm üretim sürecine hatta bazı zorluklarına (render almanın çok zaman alması gibi) sanatçılarla beraber şahit olduk, bittiğinde ilk versiyonundan çok farklı bir noktaya geldi ve de müthiş oldu.  Dijital olarak üretilmiş bir resmi, ışıklı kutuya basmayı tercih ettik, teknolojik alt yapısını da kurduk, cep telefonuyla uzaktan ışıklarını ayarlayabiliyorum. Işıklı kutu konusunda ilk başta tereddüt etmiştim sonra Galerie Perrotin’in temsil ettiği JR’ın Paris’teki bir sergisinde ışıklı kutuda işler olduğunu görünce tereddütüm kalmadı.

Soldan sağa: Suat Akdemir, Nesren Jake, Özgün Şahin

“Koleksiyonun ana temasını ‘insan’ diye özetleyebilirim”

Koleksiyonunuzu özetlemeniz gerekse nasıl anlatırdınız? Topladığınız belirli bir sanat türü var mı?

Farklı disiplinlerden Türkiyeli çağdaş sanatçıların işlerini biriktiriyorum. Koleksiyonumda ağırlıklı olarak heykel, dijital üretilmiş resim, video ve yerleştirmeler var.

Koleksiyonun ana temasını ‘‘insan’’ diye özetleyebilirim. 21. yüzyılda insanlık tarihinin belki de en radikal dönüşümü yaşanıyor. Teknolojik gelişmeler hayal gücümüzü zorluyor. Diğer yandan insanlık hâlâ ciddi problemlerle karşı karşıya. Bu problemleri çözmek için birleşmek, uzlaşmak gerekirken ayrılıkçı rüzgarlar dünyaya hâkim oluyor. Tüm bunlar çağdaş sanat üretimini etkiliyor, benim de koleksiyonum bunları mesele eden işlerden oluşuyor.

Estetik açıdan pek çok kişinin beğenisini kazanacak işlerin yanı sıra yere toprakla yazılmış bir yazı veya çaldığı zaman sizi yerinizden zıplatan bir zilin olduğu yerleştirme gibi işler de var.

Burcu Erden

Evinizde sergilediğiniz eserlerin yerini sık sık değiştiriyor musunuz? Aldığınız eserlerle ne kadar süre birlikte yaşıyorsunuz ve ne sıklıkla ev-depo ya da odalar arası yerini değiştiriyorsunuz?

Sürekli değiştirmiyorum, daha ziyade yeni işler aldıkça değişiklikler oluyor. Bir de iş yerimde kendi odam haricinde sergilediğim eser var ise sürekli göremediğim için mutsuz oluyorum, eşim ve kızım da serzenişte bulunuyorlar ne zaman eve getireceksin biz göremiyoruz diye. O nedenle de ara ara değişiklikler oluyor. Bir de özel günlerde, misafir ağırlayacaksak geçici kurulum yaptığımız işler olabiliyor. Şu anda depo kullanma ihtiyacım doğmadı ancak hard disklerde işler birikmeye başladı.

Koleksiyonunuzu oluştururken profesyonel destek alıyor musunuz? Ya da yakın çevrenizde görüşlerine saygı duyduğunuz, fikrini aldığınız birileri var mı?

Danışmanla çalışmıyorum ancak koleksiyon yapma amacınıza bağlı olarak, çalışılabileceğini de düşünüyorum. Zaman zaman küratör, sanat tarihçisi, eleştirmen bazı dostlarımla fikir alışverişinde bulunuyorum.

Soldan sağa: Zafer Akşit, Arda Yalkın

Satın aldığınız sanat eserlerini nereden buluyorsunuz ve hangi eserleri alacağınıza nasıl karar veriyorsunuz?

Fuar ve galerilerden, bir temsiliyeti olmayan sanatçıların ise atölyelerinden alım yapıyorum. Base ve Mamut gibi organizasyonlarda genç sanatçılardan da alım yapıyorum. Çok yoğun bir çalışma hayatım var ancak boş zamanlarımın tamamını çağdaş sanata ayırıyorum denebilir. Bir dönem sadece fuarları gezerdim. Neye bakacağımı şaşırırdım sınırlı zamanda. Sonradan daha sistematik yaklaşmaya başladım. İşlerini beğendiğim sanatçı veya galerileri fuar kataloglarından işaretlemeye, notlar almaya başladım. Sonrasında internetin de yardımıyla sanatçı ve galeri websitelerini, haber bültenlerini, sergilerini, yakın dönemde de sosyal medya hesaplarını takibe aldım. Zamanla kısa listelerim oluştu. Fuar ziyaretlerinin yanı sıra yıl içerisine yayılan galeri, sergi ve atölye ziyaretleri yapmaya başladım. Açılışları hiç tercih etmem ama bazen davet edenleri kırmamak için gittiklerim olmuyor değil. Ama ben asıl kimseler yokken gezmeyi seviyorum. Bir değil birden fazla kez gezerim sergileri, sergi metinlerini defalarca okurum, sanatçı konuşmalarına katılırım, galeriden sunum isterim. Beğendiğim sergiye eşimi, kızımı, dostlarımı da götürür gezdiririm.

Dijitalleşme koleksiyonerlik anlayışınızı değiştirdi mi? Bir eseri online mecrada görüp alım yapıyor musunuz?

Tamamen dijital olarak üretilmiş sanat eseri alımı yapıyorum, dolayısıyla dijitalleşme ve teknolojik gelişmeler pek tabii koleksiyonerlik anlayışımı değiştirdi. Üretiminde son teknolojiyi benimseyen, kendini geliştiren sanatçıları, bu bir heykeli yontmadan önce 3D modellemesini bilgisayarda yapmak da olabilir, takdir ediyorum.

Şimdiye kadar online alım yapmadım. Benim gibi bir koleksiyonerin online platformlarda benzer bir etkileşim yakalayabilmesi daha güç. Ancak takip ettiğim belli başlı sanatçıların özellikle yeni işlerini online platformlarda incelemek hoşuma gidiyor. Online alıma çok soğuk da durduğumu söyleyemeyeceğim. Kolekta bu açıdan çok kapsamlı bir platform, Türkiye’den pek çok galeri ve sanatçıya erişiminiz oluyor.

Soldaki dijital resim ve arkadaki heykel: Hande Şekerciler; Öndeki heykel ve sağdaki resim: Güler Güçlü

Eserin ardındaki sanatçıyla tanışmak sizin için ne kadar önemli?

Koleksiyonerliği sadece eser almak olarak tanımlayamıyorum. Koleksiyon yaparken müthiş dostlar kazandım, kazanmaya da devam ediyorum. Ailem ile beraber çok nitelikli sanatçı, küratör, sanat yazarı, akademisyen, yönetici ve koleksiyonerlerle tanışıp, hiç bitmesini istemediğimiz sohbetlere dahil oluyoruz. Manevi anlamda kendimi ve ailemi çok zenginleşmiş hissediyorum. Birçok işin alımıyla ilgili işi ilk gördüğüm an veya sanatçıyla ilk tanışmamla ilgili enteresan hikâyeler biriktiriyorum, bunları şimdiden bir anı kitabında toplamaya başladım, bir gün yayınlarmıyım bilmiyorum. Tanışmadığım sanatçı sanırım hiç yok ancak ilişkimin çok derinleşmediği sanatçılar var tabii ki, aralarında çok iyi dost olduklarım sürekli görüştüklerim de.

Heykeller: Hande Şekerciler

Koleksiyonerliğe başladığınızdan beri zevkleriniz nasıl değişti? Sanat bilginiz nasıl gelişti ve güçlendi?

Hâlâ yeni şeyler öğrenmeye ve kendimi sürekli geliştirmeye devam ediyorum. İstanbul Modern’in kurslarını takip ediyorum. Esra Ali Çavuşoğlu, Osman Erden, Fırat Arapoğlu, Marcus Graf gibi pek çok kıymetli hocanın derslerine katıldım. Arter’in çağdaş sanat kursları da favorim. Sanatçı Merve Ünsal’ın, tam pandemi zamanı da sanatçı Sena Başöz’ün seminerlerine katıldım. Her ikisi de içerik olarak beni çok tatmin etti.  En başta İstanbul Bienali olmak üzere Türkiye’deki bienalleri takip etmeye (Mardin Bienali gibi) hatta destek vermeye gayret gösteriyorum. Yurt dışında Venedik Bienali’ne eşim ve kızımla düzenli gidiyoruz, muhakkak rehberle gezerim, gitmeden hazırlanırım ve eleştirileri okurum. Tatil planladığımız şehirlere gitmeden sanat ajandasını muhakkak kontrol ediyorum. Bu vesileyle Amsterdam Art Weekend, Lyon Bienali gibi organizasyonlarda bulunma şansımız da oldu. Çok şanslıyım ki eşim ve kızım çok destek oluyorlar. Örneğin bazen hep beraber havalimanından direkt bir sanatçı sohbetine yetiştiğimiz oluyor.

Yabancı sanatçıdan eser almıyorum ama takip ettiğim favori sanatçılarım yok değil. Paris, Londra ve New York’taki tüm ana akım galerileri, bazı sanat insiyatiflerinin mekânlarını, müzeleri, koleksiyoner sergilerini ziyaret ederim. Bir haftalık New York seyahatimin planlamasını paylaşsam başınız döner, çok sayıda yere yetişmek için müzelerin geç saate kadar açık olduğu günleri dahi dikkate alarak hazırlanırım geziye. Ciddi bir sanat ve sanatçı kitabı koleksiyonum var, çok alırım, çok okurum. En sevdiğim aktivitelerden biri İstanbul Modern, Arter ve Salt’ın kütüphanelerinde zaman geçirmek. Salt’ın kütüphanesinde hafta sonları benden başka pek sanat kitabı okuyan olmuyor, gençler üniversite sınavına hazırlanmak için çalışma odası yapmışlar Salt’ı, test çözüyorlar. Müzeler açıldı ancak kütüphaneler hâlâ kapalı maalesef pandemi sebebiyle. Tüm bunların beni çok geliştirdiğine inanıyorum.

Video: Hamza Kırbaş

Koleksiyonerliğe ilk başladığınız dönemden şimdiye sanat dünyasında nelerin değiştiğini düşünüyorsunuz?

Türkiye’de çok seçkin sanatçılarımız, heyecan verici üretimler var. Ancak sanat icra etmek çok zor. Tutku ve fedakarlık işi.  Son yıllarda sanatçılarımız gelecek görmeyip yurt dışına Berlin’e, Amerika’ya, Londra’ya yerleşmeye çalışıyorlardı, pandemi belki değiştirir bu gidişi. Geçici süreyle yurt dışında bulunmak, çalışmalar yapmak çok doğru diye düşünüyorum ancak temelli gidişlerden üzüntü duyuyorum. Galerilerin işleri de kolay değil, sanatçı ile çalışmak ciddi yatırımlar gerektiriyor, finansal sıkıntılar aşikâr. Rekabet de arttı, giderek daha fazla yabancı sanatçının galerilerde temsil edildiğini, müzelerde yer aldığını görmeye de başladık. Sanat ve kültür yönetimi nerdeyse tamamen özel sermayenin omuzlarına bırakılmış durumda. İstanbul Modern, Arter, OMM, Baksı gibi müzelerin, Saha Derneği, İKSV gibi kurumların katkısı çok kıymetli ancak yeterli olması mümkün değil, gelişmiş ülkelerde dahi (Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya gibi) sanatın devlet tarafından çok desteklendiğini görüyoruz. Bizde de kültüre çok daha fazla kaynak aktarılması şart.  Vehbi Koç Vakfı 30 Ağustos Zafer Bayramı’nda Atatürk’ün bir sözünü paylaştı, çok beğendim: “Savaş alanlarında ne kadar zafer kazanılırsa kazanılsın, o zaferin kalıcı sonuçlar vermesi ancak kültür ordusu ile mümkün olur.”

Video: Hina Barlas

Son aldığınız eser bilgisini bizimle paylaşabilir misiniz? Bu eserde sizi yakalayan şey neydi?

Mithat Şen’in bir işi oldu. “IV.İstif” serisinden şasiye gerilmiş doğal keçi derisi. Mithat Bey’in bu serisini uzun zamandır takip ediyorum. Formlar, renkler göz alıcı. Soyut iş koleksiyonumda nispeten daha az, figüratif işler daha ağırlıklı. Mithat Bey’in işleri beden soyutlamaları olması sebebiyle enteresan. Eski işlerini incelediğinizde beden figürleri çok daha bariz ayırt edilebiliyor, zamanla soyutlamasının hangi aşamalardan geçtiğini nasıl değiştiğini görebiliyorsunuz, çok heyecan verici. ArtOn Galeri’den Gökşen Buğra müsait işlerini paylaştığında gözüm hemen bu esere takıldı. Birçok işinin arasından dönüp dolaşıp yine bu eseri arzuladım. Sonradan fark ettim ki daha önce koleksiyonuma kattığım mermer heykelinin formlarıyla oldukça benzeşen bir eser. Türkiye’yi Venedik Bienali’nde temsil eden ilk sanatçılardan biri Mithat Bey. Bu konuda bir röportajını okumuştum çok içten ve mütevaziydi. Zaten hemen hemen görsel sanatlar alanında tanıdığım sanatçıların pek çoğu çok mütevazi ve bende bu özellikleriyle çok saygı uyandırıyorlar.

Soldan sağa: Güler Güçlü, Zafer Akşit, Ergin İnan

“Sanattan zevk almak ve paylaşmak için büyük mekânlar, dev koleksiyonlar olmazsa olmaz değil”

Koleksiyonunuzu sergilediğiniz zamanlar oluyor mu, bu konuda görüşleriniz neler?

Son yıllarda Türkiye’de koleksiyon sergilerinin çok güzel örneklerini gezme fırsatı buldum. Ömer Koç’un koleksiyon sergileri, Papko Art Collection’ın sergisi, Banu Hakan Çarmıklı koleksiyon sergisi (İlk Raunt), rahmetli Ali Raif Dinçkök’ün (ARD) koleksiyonu gibi. Selman Bilal, Agah Uğur, Füsun-Faruk Eczacıbaşı koleksiyonlarını ise pandemi dönemi çevrim içi gezme imkânım oldu.

İmkânlarımın Koç Ailesi veya diğer belli başlı koleksiyonerlere kıyasla daha sınırlı olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Sanat eseri almak için çok büyük bir maddi gücün olması gerektiğine inanmıyorum, yurt dışında bunun örnekleri var. Posta memuru ve kütüphaneci olan karı kocanın (Dorothy ve Herbert Vogel) hikâyesini duymuşsunuzdur. 1992’de, 5000 parça eseri National Gallery of Art’a (Washington) bağışlıyorlar. İnanabiliyor musunuz, Sol Le Vit, Christo gibi daha nice sanatçının işleri var koleksiyonlarında. Bu sanatçılar meşhur olmadan çok daha önce çalışmalarını almışlar, dost ve sohbetlerine ortak olmuşlar. Tatile gitmemişler, arabaları olmamış bir tutku ile yıllarca toplamışlar.

Tüm koleksiyon sergilerini yeni koleksiyonerler için ilham verici buluyorum. Biraz da bu nedenle ben de kendi koleksiyonumdan bir seçkiyle Aralık 2018’de mütevazi bir sergi düzenledim. İsmail Dönmez ile son derece profesyonel olarak hazırlandık, ‘‘Dönüşüm’’ isimli bu sergiye bir katalog da hazırladık, açılışında sergideki sanatçılardan heykeltıraş Hande Şekerciler ile İsmail Dönmez’in moderatörlüğünde bir sohbet de düzenledim. Sanattan zevk almak ve paylaşmak için büyük mekânlar, dev koleksiyonlar olmazsa olmaz değil, biraz da bunu temsil etmek istemiştim.

Soldaki heykel: Hande Şekerciler; Neon yazı ve 4 yağlıboya resim: Şifa Girinci; Alttaki porselen eser: Melis Buyruk; Öndeki heykel: Mithat Şen

Okuyuculara Kolekta üzerinden yakın takibe alınacak 10 sanatçı önermenizi istesek hangi isimleri söylersiniz?

Kolekta çok kapsamlı bir seçki sunuyor. Takibe alınacak çok sanatçı var, 10 tane listelemek oldukça güç.

Son dönemde takip ettiğiniz sanatçılar kimler?

Koleksiyon sanatçılarımı sürekli takip ediyorum tabii ki. Henüz koleksiyonumda olmayan sanatçılardan da takip ettiklerimin olduğu bir listem var sürekli geliştiriyorum, güncelliyorum. İsim paylaşmam çok zor olur.

“Kariyerinizin başında kağıt işler alabilirsiniz, edisyonlu işleri tercih edebilirsiniz. İmkânlarınız arttıkça daha fiyatlı eserlere yönelebilirsiniz.”

Henüz hiç eser almamış birine ya da genç koleksiyonerlere tavsiyeleriniz ne olurdu?

Beklemesinler sakın. Kariyerinizin başında kağıt işler alabilirsiniz, edisyonlu işleri tercih edebilirsiniz. İmkânlarınız arttıkça daha fiyatlı eserlere yönelebilirsiniz. Çok gezin, çok okuyun ve araştırın. Bizde maddi imkânları arttıkça insanların tercihi öncelikle araba, teknoloji ürünleri, ev almak ve bunları yenilemekten yana. Sanat eseri alımı en son sıralarda yer alıyor. Eser alımı tabana yayılmadığı için de dar bir piyasamız olduğunu düşünüyorum.

Toprak yerleştirme: Elif Büyüknohutçu

Yeni medya sanatçı misafir programı Piksel’in destekçileri arasında yer alıyorsunuz. Bize projeden biraz bahsedebilir misiniz?

Arda Yalkın ile Hande Şekerciler’in kurucusu olduğu Piksel, yeni medya sanatı misafir sanatçı programı. Genç sanatçılara dijital sanat türlerini, üretim yöntemlerini anlatmak, dijital teknolojiyi anlamalarına ve üretimlerine dahil etmelerine yardım etmek için tasarlanmış bir eğitim, destek ve komünite oluşturma programı. İlk program eylül ortası başlayacak, katılım ücretsiz.

2019 Temmuz’unda New York’ta MOMA PS1’ı geziyoruz Hande Şekerciler ve Arda Yalkın ile. MOMA PS1, daha deneysel ve provokatif sanat eserlerinin yer bulduğu bir sanat kurumu. Her ikisi de üretmek ve satmanın çok ötesinde hayalleri olan sanatçılar. Yeni medya sanatı üzerine bir inisiyatif kurma ve mekân açma hayallerini anlatıyorlar. Genç sanatçıların eğitim alabilecekleri, etkileşim kurabilecekleri… İnşallah bir gün beraber yaparız diye konuşuyoruz. Hep bir mekân kaygısı da var bu tip projelerde. Mekân demek masraf da demek tabii. Arda varını yoğunu yatırmaya razı. Bir finansçı olarak ben daha ihtiyatlıyım nasıl döndürürüz böyle bir yeri diye düşünüyorum. Bir taraftan da hep Bursa’da çağdaş sanatla ilgili bir şeyler yapmak, gençlere bir pencere açmak istiyorum. Bir dernek ilgilendi, Bursa’da Arda ve Hande ile beraber sanat öğrencilerine dijital teknolojileri öğrenmelerini desteklemek üzerine bir program geliştirdik. Dernek ile beraber nasıl fonlanır, devamlılığı nasıl sağlanır diye düşünürken, Saha’dan Füsun Hanım ve Çelenk Hanım’la yollarımız kesişti. Onların yönlendirmesiyle çok güzel bir etki zinciri oldu. Arda ile Hande’nin daha ulusal bazda olan projeleri için “Başlangıç Noktası” gibi tecrübeli kurumlar ile sağduyulu koleksiyonerler ve kıymetli sanatçılar devreye girdi, proje gelişti. Pandemi döneminin deneyimleriyle bu programın mekânlardan bağımsız tasarlanabileceğini hep beraber algıladık. Bu korkunç dönemin olumlu bir kazanımı bu proje oldu belki de.

Ayrıca yakın zamanlı başka projeleriniz varsa sizden dinlemek isteriz.

Başka projelerim de var tabii ki. Bursa ve civarı ile ilgili projem baki hatta artık çok daha kolay yapılabilir olduğunu düşünüyorum. Destekçilerinin de onayıyla Piksel çatısı altında ilerlenebilir, lokal dernek ve kurumlarla iş birliği geliştirilebilir belki diye düşünüyorum.

Bir başka arzum da yine Bursa’da tarihi bir mekânda, İstanbul’dan bir çağdaş sanat müzesine bağlı ek bir sergi mekânı kurabilmek. Benim genç bir üniversite öğrencisiyken İstanbul’da interaktif bir video işini görmeme benzer deneyimi bölge insanına, gençlerine yaşatabilmek. Benim kendi koleksiyoner müzem olsun diye bir kaygım yok böyle bir oluşuma ne maddi anlamda gücüm, ne de kültür yönetimi alanında tecrübem yeter. Ancak bunların beni sınırlayabileceğini düşünmüyorum, yeter ki projeniz iyi olsun. Şu an iş hayatım çok yoğun, diğer yandan yakın ilgime ihtiyacı olan ailem var. Aslen bugün paradan ziyade, zaman limitli diye düşünüyorum. Covid de girdi araya kurumların, toplumun da kendini toparlaması lazım, doğru insan ve kurumlarla yavaş yavaş bu projemi de hayata geçirebileceğime inanıyorum.

Sitemize giriş yaparak kişisel verileriniz, site kullanımınızı analiz etmek, sosyal medya özellikleri ve reklamları kişiselleştirmek amacıyla çerezler aracılığıyla işlenmektedir. Detaylı bilgi için Çerez Politikası Metni’ni okuyabilirsiniz. Anladım butonuna tıklayarak açık rıza beyanında bulunmuş olursunuz.